Merhabaa yine ben. Önceki bölüm çok okunmuş o yüzden sizi bekletmeden bir bölüm daha yazmak istedim.
Beklettim yine amk
Ee nasılsınız?
***
"Efendim, büyüyü fark ettiler. Etkisi gitgide azalıyor." Dedi cadı. Kendinden oldukça uzakta olan kelimeleri binbir zorlukla getirir gibi yavaş ve titrekti sesi."Şimdi ne olacak?" Dedi efendisi. Sanki yerin kilometrelerce altındaki bir mezarın içinden yeryüzüne ulaşmış boğuk bir sese sahipti.
"Eskisinden daha çok nefret edecekler birbirinden." Yüzüne içten bir gülümseme yayıldı. Bu durum hoşuna gitmiş, şimdiyse ortamı iyice kızıştırmanın keyfini sürdürüyordu. Yeraltınından işlenen planların hepsi oyunlarına dahil olmalarını sağlıyordu. Aklında onların kurtlarına gözdağı vermek için ufak oyunlar kuruyordu kendince.
"Peki ya, kurtları?" Rutubet kokan, döküntüleri olan, karanlık, ıslak ve iğrenç odanın içinde yavaşça cadıya ilerledi. Topuklu ayakkabının tok sesleri her an yıkılma tehlikesi olan odada sanki kolon gibi destek oluyordu tavana.
"Kurtları birbirine en az mühür kadar bağlılar. Bunun için mührünü aldığımız o kurtadama çok şey borçluyuz." Ve onu öldürmenin bilmişliğiyle güldü cadı. Gülüşündeki gerçek kötülük apaçık belliydi. Mutlulukla devam etti sözlerine. "Mühür yok olduğunda bir kurdun canı ne kadar yanarsa onların kurtlarınında canı o kadar yanacak."
"Planlarımıza kanan aptallar. Hepinizi yok etmeme çok az kaldı." Ve korkunç bir kahkaha bıraktı gecenin sessizliğine. Karanlık koridorda silueti kaybolana kadar ilerledi ve yok oldu. Odada kalan cadının kulağında ise ölü bir kahkahanın hayalet gülüşü yankıladı.
***
Üzgünce yüzüme baktı. Gözlerinde yerleşen saf bir duygu vardı ama çözemiyordum. Üzgün gibiydi ama sanki birazda sinirliydi. Ne demek istediğini bilmediği her halinden belliydi. 'Arabanın burada ne işi var?' demiştim sadece? Sanki, 'beni sevmiyor musun?' demişim gibi bir bakıyordu yüzüme. Sınıfının önündeyken hissettiğim tüm duygular tekrar içime doluyor ve kalbimi eziyordu. Sanki çok uzun zamandır ağır bir yükü taşıyormuşum gibi hissetmiştim. Bazen bu oluyordu. Ne zaman sabah uyansam sanki olmadığım biri gibi davranıyordum ve kurdum buna karşı çıkıyordu. Anlam vermediğim bir anda birşeylerin yanlış gittiğini düşünürken kurdum sürekli olarak Jungkook'tan bir temas istedi.
"Taehyung, demem gereken birşey var. Bunu öğrendiğinde çok sinirlenecek ya da üzüleceksin. Lütfen, sakin ol tamam mı?" Dediği şey kalbime endişe tohumlarını ekmişti. Neden bi' anda böyle birşey diyordu ki? Kapıyı kitledi ama neden bunu yaptı bilmiyorum. Kaçmamı istemiyor muydu? Bana ne diyecekti? İçimden bir ses neden ilişkimiz ile ilgili olduğunu söylüyordu? Kurdum kötü birşey olduğunu hissetmiş ve ortamdaki negatif enerjiden oldukça etkilenmişti. Sanki... birşeyi kaybetmişim ve geri alamayacakmışım gibi hissediyordum.
"Hm? Birşey mi oldu? Neden böyle bakıyorsun bana?" Yüzü yumuşadı bir anlığına. Sonra yine o sinir ve pişmanlığı gördüm. Merak ediyordum. Neye sinirliydi bu?
"Günlerdir kendimi... tuhaf hissediyorum. Ben sanırım seni sevmiyorum Taehyung." Dediğinde yüzümde ilk birkaç saniye oluşan hayal kırıklığıyla ona baktım. Gözlerim dolmuş, bacağımın üzerindeki kahveyi saran ellerim gevşemişti. Yüreğimden çığ gibi artan acıyı iliklerime kadar hissediyordum. Artık sabahları benim olduğunu düşünerek uyanamayacaktım. Yanımda o olmayacaktı. Onu öpmeyecek kokusunu içime çekemeycektim. Hatta ondan uzak durmak zorunda kalacak acı çekecektim. Artık mutlu günler yok muydu? Eski günlerdeki... gibi mi olacaktık?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf | Taekook
Fanfiction"Çünkü bazen aldığın şekil olduğun kişiyi yansıtır." Seme: Jungkook (Alfa) Uke: Taehyung (Omega)