XIV - Dur(m)a

538 46 11
                                    

Güneşin kendini biricik sevdiceği ay için feda edip yerini ona bırakmasının, gecenin örtüsünün gökyüzüne örtünmesinin ardından, bulmuştum kendimi banyodaki küvette. Yediğim yağmur, gözyaşı ve öfke patlamasının ardından belki evde yalnız kalabildiğim tek yer olduğundan belki de kaslarımın gevşemesi umuduyla girmiştim sıcak suyun altına.

Vücudumun her yerinde, ağrılar hissediliyordu. O an fark etmemiştim ama dışarıda oturup onu beklediğim saatler boyunca rüzgar bana pek de iyi davranmamıştı ve şimdi tüm kaslarım çekiliyor, ruhsal sancılarım yetmezmiş gibi birde onlar sancıyorlardı. Sıcak su bileşirken tenimle, keşke bu sancılar gibi atabilseydim ruhumdaki ağrıları da diye düşünmeden edemiyordum. Çünkü kendimi, bir boşluğun en orta noktasında asılmış ve dur durak bilmeden savruluyor, ama bir türlü sona ulaşamıyor gibi hissediyordum. Kalbim bir boşluğun esiri olmuştu sanki, yaşadığım bu yorgunluğun ne tarifi ne de bir anlamı vardı.

Düşünüyordum, yalnızca. Delicesine düşünüyordum. Zaten ne zamanki burulsa yüreğim, düşünmek dışında hiçbir şey gelmezdi elimden. Şimdi de düşüncelerim bir yığın gibi yığılmıştı zihnime ve derisi soyulmuş bir kalple birleşince nefes almak bile güçtü. Ne yapacağıma, ne düşüneceğime dair de bir fikrim yoktu ya, her bitişte olduğu gibi yalnızca kesit kesit anlar vardı zihnimde. Gitmiyordu gözümün önünden, ne öpüşü, ne dokunuşu, ne bakışı.

Nasıl da delicesine kapılmıştım yeniden ona, nasıl da yeniden vermiştim o tuzla buz olmuş aynalı dolabın kilidini. Kabul ediyordum, onu içimde yetişen bir lale gibi büyütmek ve tüm o yanık izlerine rağmen sevmek benim suçum değildi. İnsan, yürek yangınının nereden başlayacağını seçemez, belirleyemezdi. Ama onun beni defalarca aynı noktadan kırması tamamen benim aptallığımdı. Beni, her seferinde seveceğine oluşan inancım hep getiriyordu sonumu.

Nasıl engelleyebilirdim bunu ama? Yaralarınızın üzerine bıraktığı öpücüklerle laleler yetiştiren, her dokunuşunda ruhunuza baharı kör kuyulardan çıkarıp getiren bir adam düşünün. Tatlı bir meltemin yüzünüzü okşamasına izin vermek gibi ona kapılmamak mümkün müydü? Her şeye rağmen, insan dilinden zehirler saçabilirdi, ama gözler yalanı gizleyemezdi. Belki sevmemişti beni, belki yer vermemişti bana kırık yollu yüreğinde. Yine de, samimiydi o gece ya da ben buna inanmak istiyordum. Çünkü, buna da inanmazsam, yitip giderdim ben. Mahvolurdum.

Yanda duran sabunu alıp köpürtürken ellerimde, bu derin dikenli düşünceler kanatıyordu beynimin odacıklarını. Sabundan yayılan koku bile onu anımsatıyor, bu yol bile ona çıkıyordu. Gecenin bir yarısı onu görmemek adına girdiğim banyoda bile, gelen kapı açılma sesiyle yeniden çıkıyordu karşıma kaçamıyordum. Kirpi, elinde chopstickle kilidi çevirmenin zaferiyle duruyordu karşımda.

"Benden kaçamayacağın tek yerin burası olduğunu unutmuşum." Muzip bir gülüşle içeri girip örtmüştü kapıyı ardından ve ben karşısında anadan doğma çıplaklığımla otururken tam olarak ne yapmaya çalışıyordu? Sinir kat sayım artık sayamayacağım kadar yükselirken, kasılan yüzümle bakıyordum ona.

"Ne yaptığını sanıyorsun? Bir kilitli kapı açmadığın kalmıştı."

Kapıyı kilitleyip yeniden, karşımdaki tabureye oturup rahatça bakarken bana öylesine sinir bozucu gözüküyordu ki, yumruğumun yüzüne kavuşmasına bir beş saniye falan kalmıştı. Kendinde bu gücü, bu yüzü nasıl buluyordu bilmiyorum ama kilitli kapımı açıp içeri girecek kadar küstah olduğu bir gerçekti.

"Sen mecbur bıraktın beni. Köşe bucak benden kaçmayı bırakıp konuşsaydın benle yapmazdım bunu."

Akşam vakti, onu o yağmurun altında yalnız bıraktıktan sonra içeri geçmiş, sonrasında ise onun olduğu, nefesini duyduğum yerden bile silmiştim varlığımı. Görmek bile istememiştim onu. O bahçedeyse, bahçenin diğer ucunda içmiştim sigaramı, o mutfaktaysa odamda oturmuştum ve Baekhyun davet etse bile, büyük salonda oturmamıştım onlarla. Kafamı dinlemek istediğimi söylemiş, tüm akşamı odamda geçirmiştim. Baekhyun ile Chanyeol uyumak için odalarına geçtikten sonra ise, odaya damlayan Kirpi'ye bir an olsun bakmaz iken bulmuştum kendimi banyoda. Birini görmek istemezsem görmezdim ben ve o görünmez olup çıkmıştı tüm akşam. Çünkü bunu hak etmişti.

Kırık Aynalı Ruhlar Ormanı | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin