İçimde hayat bulan duyguları hep olması gerekenden çok daha derinde ve yoğunlukta yaşadığıma inanmışımdır. Sanki yaşanması gereken pire kadar bir şeydir ama benim yaşadığım duyguların ağırlığı bir filden bile fazla gelir bana. Bu yüzden dinmez uzun süre, yapışıp kalır içime. Günler geçmiş olmasına rağmen Kirpi'ye duyduğum kırgınlık veyahut rüyalarımı bile dolduran boğucu huzursuzluğum gibi.
Uyku bile haram olur özellikle huzursuzluk sarınca içimi. O günlerde de uyuyamıyordum, uyku bile küsmüştü gözlerime. Sürekli içimi ısıran bir huzursuzluk hissi vardı ve küçüklüğümden bu yana güçlü olan altıncı hissimle, kendi karşıma oturmuş bir falcı gibi kötü bir şeyin bizleri beklediğine dair kendimce kehanetler de bulunuyordum. İşin en berbat tarafı ise, ne zaman böyle hissetsem altında illa bir şeylerin çıktığıydı.
Kirpi ile birbirimize zehirli oklar attığımız konuşmanın ardından 4 gün geçmiş, ve hayatım 4 günlük bir huzursuzluk ve uykusuzluk seansı ile çalkalanmıştı. İnsanın içi rahat değilse rüyalarına bile yansırdı düşünceleri diyordu beş çayındaki en sevdiğim misafirim Dostoyevski. Haklıydı da, içim rahat değildi ve anılarım sürekli yeniden buluyorlardı beni her anda, her yerde. Mesela bahçede lavantalar buluyordu beni, gece uyurken ise karşımda yerde bir kilimin üzerinde kıvrılan Kirpi'nin küçük serçe parmağı. Hangisi tetikliyordu bilmiyorum, rüyalarım mı hayatımı yoksa tam tersi mi? Sonuç olarak olan yine bana oluyordu.
Günlerdir aynı rüyayı görüyordum, her seferinde karanlığın içinde doğan aynı aydınlıkla başlıyordu her şey sonra ise yine karanlığa gömülüyordu. Aydınlığın olduğu yere vardığımda, çocukluğuma dair anımsadığım tek mutlu anım karşılıyordu beni. Annemin bahçe kapısının eşiğinde bize baktığını, babamın üzerinde askeri üniforması ile saçlarımı karıştırdığını görüyordum. Sonra ise huylandığımı bildiği halde yanda ki çalılardan bir lavanta koparıp yanağıma sürüşünü. Gülüşlerimi, annemin son mutlu kahkahasını, babamın 'yakında döneceğim' deyişini ama bir daha dönmemesini. Sonra ise, bunun verdiği acı fark ediş ve kabullenişle siyaha boyanıyordu dünyam, elinde sapanıyla bana ilk defa bakan Kirpi canlanıyordu gözümde. Nefesim kesilirken eriyordu her şey bal mumu gibi, gökyüzü bile akıyor sarmalıyordu suratımı. Aydınlık karanlığın içinde yitip gidiyordu, feda ediyordu kendini. O siyahın en koyu halinin içinden Sebastian yine bağırıyordu kulağımın dibinde, yine itip duruyordu beni.
O noktada, iğrenç yüzünün karşımda dikildiği anda uyanıyordum 4 gecedir. Her seferinde sırılsıklam ve nefes nefese. Kendime bile itiraf etmek istemiyordum, ama korkunç kabuslarımın en büyük sahibi dönüyordu ve korkum bir buz dağı gibi yükselip duruyordu içimde. Bu da beni huzursuzluğa sürüklüyor, uykularımı bile haram ediyordu. Benim peşimdeydi ve istediğini almadan durmayacaktı, bunu en iyi ben bilirdim. Şimdi, Kirpi, Baekhyun veya Chanyeol'un hayatını da tehlikeye atmışım gibi hissediyordum ve bu benim sırtımdaki en ağır yük oluyordu. Düşünüyordum, kendileri için o cehennemden sonra olabilecek en mükemmel bir hayatı kurmuşlardı ve şimdi benim peşime düşen eski düşmanım yüzünden bunu kaybetmeyi hak etmiyorlardı.
Bu yüzden onlar fark etmeden, en çokta hissettirmeden çıkıp gidecektim bir hayalet gibi yeniden hayatlarından. Onları daha fazla yıkmadan, daha fazla incitmeden. Baekhyun'un dediğine göre iyileşmişti dikişlerim, sadece yıkanırken ıslattığım için 2 gün daha kalması iyi olurdu. Bu yüzden bekleyecektim, en iyi en doğru zamanı. Onlar hissetmeden silinip gidecektim.
Bu düşüncelerin yükü, rüyalar ve huzursuzluk hissi psikolojimi o kadar yitirmişti ki günlerdir, yemek saatleri dışında odadan burnumu bile çıkarmamıştım. Baekhyun ve Chanyeol'un da sürekli dışarıda olmaları işime gelmişti. Dediklerine göre Sebastian'ın evimi nereden öğrendiğini ve beni nasıl bulduğunu araştırmak için birkaç arkadaşları ile görüşeceklerdi. Fakat tüm gün dışarıda olmalarına rağmen geldikleri zaman bu konuda tek bir kelime etmiyorlardı. Bende görmemezlikten geliyor konuyu açmıyordum. Yeterince ağırdı hislerim, dahasını öğrenmek korkutuyordu. Öte yandan, Kirpi'yi de pek gördüğüm söylenemezdi. Yalnızca, gece vakti uzanıyordu yatağımın dibinde ki kilimde, sabah ise gün ayar aymaz atıyordu kendini odadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Aynalı Ruhlar Ormanı | sekai
FanfictionBu biraz tatlı, çokça acı, oldukça kanlı intikam hikayesi, Sekaifest Highlit için yazılmıştır.