Kafamı kaldırıp önüne geldiğimiz bir cennetten kopma bahçenin içindeki kasımpatı, lavanta, lale ve envai çeşit çiçeklere baktım ve derin bir nefesi misafir ettim içimde. Gergindim ve bu yakıcı gerginliğin sebebini bende dahil kimsenin bilmediğine emindim. Lotus'un bizi davet ettiği evi olduğunu tahmin ettiğim yerin önündeydik ve ben sanki girmemem gerekiyormuş gibi hislerle çalkalanıyor bir türlü adım atamıyordum içeri. Deniyordum, inanın. Ama adımlarım gerisin geri kaçıyor gibi bir türlü ilerlemiyordu. Önümden geçip içeri giren Chanyeol ve Baekhyun'un sırtına takıldı gözlerim ve ben yeniden rahatlamak adına derince bir nefes çektim içime sanki daha önce hiç nefes almamış gibi. Delirebilirdim bu hisle. Tabi eğer parmaklarıma bağlanan kalbimi kış gününde bile ısıtabilecek sıcacık parmaklar olmasaydı. Kirpi, yine en ihtiyaç duyduğum anda yanımda duruyor en ihtiyaç duyduğum desteği veriyordu bana. Karar vermiş, kabul etmiştim artık. Ben ona sahip olduğum için bu dünyadaki en şanslı adamdım.
Bu yüzden, 'Sorun yok, Sehun. Rahatla.' diye kendimi telkin ederken, evinden çıkıp geldiğimiz Minseok hyung geçmişti önüme. Bende elimi tutan sevdiğim adama gülümserken bir adım geri çıkıp yol vermiştim ona.
"Geç kalmayın, çocuklar." demişti ciddi anlamda bir abi hissiyatıyla söylerken bunu. Önceki gün, büyük salonda akşama doğru uyanmamızın ardından kalkıp gitmiştik onların yanına. Öylesine güzel bir gün geçirmiştik ki, tüm yaşanılanlara rağmen gülüşlerimizin arasında hissetmiştik aramızda oluşan bağı. İnanın bana, canımdan bir parçaya dönmüştü o da ve ne kadar endişelenmiş ise herkes buraya gelmesi hakkında, bende o şekilde endişelenmiştim. Kalbi yeniden kırılır, yeniden kaldıramaz diye onu yalnız yakaladığım ilk an, gelmezse bile kimsenin bunu sorun etmeyeceğini söylemiştim. Ama o, bana gülümseyip, "Geç kalınmış bir aşkın acısını çekiyoruz, benle Lotus. Ama alıştık buna ve şimdi kaçarsam ömrüm boyunca kabullenemem Kızıl." demişti. Bende onu onaylamak zorunda hissetmiş, çıkmaya karar vermiştim ki, "Kirpi ile senin birbirinize daha fazla geç kalmamanız o kadar mutlu etti ki beni, anlatamam." söylediği son söz ile gülmüştüm ona. Bizim mutluluğumuzun onu da mutlu etmesi o kadar hoşuma gitmişti ki tarif edemezdim sanırım.
Şimdi, Kirpi parmaklarımı sıkıp beni içeri sürüklerken beraberinde ise yine aynı mutluluk vardı içimde ama bir yandan da daha da bastırmaya başlayan huzursuzluk hissi içimde bir yerlere tırnaklarını bastırıyor gibiydi. Neydi sebebi anlamasam da, önüne geldiğimiz kapıdan içeri geçerken bu hissi geride bırakmaya karar vermiştim. Tabi mümkünse. İçeri geçtiğimizde, kocaman bir tarafı içinde yeşillikler bulunan bir balkona açılan genişçe bir salon karşılamıştı bizi. Salonun bir köşesinde büyük bir yemek masası diğer tarafında ise koltuklar bulunuyordu. Balkon dediğim ama aslında bir bahçeden farksız olan yerin ortasında ise, bir süs havuzu vardı ve o havuzun içinde lotuslar karanlığın içinde açılan beyaz kadar güzel görünüyorlardı.
"Sonunda, son konuklarımız da geldiğine göre. Hepiniz hoşgeldiniz."
Elinde ki kadehe demir kaşığı vurduktan sonra, hepimizi selamlamış parlak bir gülüş sunmuştu bizlere Lotus. Kalabalıktı değildi içerisi daha doğrusu yaklaşık 10 kişiydik ama salon yeterince büyük olduğundan sanırım çok az kişi varmış gibi geliyordu.
"Masaya geçelim lütfen. Servis başlasın."
Yanında sağ kolu olduğu belli olan adama seslenip emri verdikten sonra, Bay He olduğunu tahmin ettiğim adamı oturtmuştu baş köşeye. Kendisi de onun sağ tarafına oturduktan sonra, bizlere işaret etmişti oturmamızı. Kirpi ile ben masanın orta yerinde yan yana oturduğumuzda, Chanyeol ve Baekhyun da yanımıza yan yana geçmişlerdi. Herkes yerli yerini alırken ise, karşımda gördüğüm kişi ile şaşkınlık en büyük haliyle ağzımı bile açık bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Aynalı Ruhlar Ormanı | sekai
FanfictionBu biraz tatlı, çokça acı, oldukça kanlı intikam hikayesi, Sekaifest Highlit için yazılmıştır.