2

797 123 68
                                    








Hayatta bazı şeyleri elde etmek çok zordu. Çalışıp çabalayarak belli başarılar elde edilebilirdi. İstediğin meslek için tüm gençliğin boyunca çalışıp günü geldiğinde sevdiğin işi yapabilirdin.

Ama bazı şeyler gerçekten zordu. İnsanların sevgisini kazanmak gibi.

Hayatım boyunca belki en çok zorlandığım nokta bu olmuştu. Okul hayatım boyunca dersler niye bu kadar zor diye gecelerce ağlamıştım ama asıl zorluğun mezun olduktan sonra başlayacağını hiç hesaba katmamıştım.

Oyuncu olmak hiç zor değildi. Sevdiğim işti çünkü ve başarılıydım. Yüzüm güzel olduğu için de bazen izleyici çekme düşüncesiyle yapımların bir yerlerinde bulunurdum.
Ama o dizilerden sonra insanların sevgisini de kazanabilmekti zor olan. Dizideki karakterimi değil, asıl beni sevmelerini sağlamalıydım bir şekilde.

Ve nasıl yaptım bilmiyorum ama bir şekilde başarılı olmuştum. Dünyanın her yerinden birçok hayranım vardı. Gerçekten sevildiğimi hissedebiliyor ve onlar için bir şeyler yapmaktan asla bıkmıyordum.

Tıpkı iyi bir dedektif rolüne bürünebilmek için önümüzdeki iki ayı bir polis merkezinde geçirecek olmam gibi. Bunu yapma sebebim hayranlarıma yapabileceğimin en iyisini vermek istememdi.
Ve sanırım dedektiflere kendimi sevdirmek hayranlara sevdirmek kadar kolay olmayacaktı.

Bugün ikinci günümdü ve dünkü çok da hoş geçmeyen tanışma merasiminden sonra belki ufak bir jest olur diye düşünerek herkese kahve almıştım.
Şimdi polis merkezinin otoparkına arabayı park ederken ise bu kadar fazla kutuyu nasıl içeri taşıyacağımı düşünüyordum.

Arabayı park edip indiğimde yardımcı olabilecek kimse var mı diye etrafta göz gezdirirken kolunun altına sıkıştırdığı mavi bir dosyayla merkez binasına doğru koşturan Jung Hoseok'u gördüm.

"Hoseok hyung!" Diye seslendiğimde durup etrafına bakındı. Beni görmesiyle saydam güneş gözlüklerini kaldırmış ve gülümseyerek yanıma gelmişti. Acaba ona hyung dememde bir sakınca var mıydı?

"Erken gelmişsin Jiminssi."

"Evet öyle oldu. Şey ben gelirken herkes için kahve almıştım ama hepsini tek başıma taşıyamıyorum. Yardım eder misin acaba?"

Arka koltukta dizili duran üç kutuya baktı ve başını sallayarak elimdekine uzandı. Elimdeki dolu kutuyu ona verdiğimde diğer ikisini kendim taşıyabileceğimi söylemiştim. Ama Hoseok hyung diğer kutuyu da zorla elimden almıştı.
Böylece bana sadece bir paket kalmıştı ve ben de onu alarak arabayı kilitleyip yanında yürümeye başlamıştım.

"Seni sevmeyeceklerini düşündüğün için endişelisin."

Hoseok hyung tam da içinde bulunduğum durumu ifade ettiğinde başımı salladım.

"Öyleyim ama kendimi sevdireceğime eminim.

"Bir ortama sonradan girmek ve sevilmeyen kişi olmak zor. Mesleğe ilk başladığımda ben de dışlanmıştım. Rütben düşük olunca etmediklerini bırakmıyorlar. Tabii senin durumun biraz daha farklı ama..."

"Her şeyi halledeceğim! Ben iki ay sonra buradan ayrılırken herkes 'Jimin-ssi nolur gitme biraz daha kal' diye seslenecek peşimden."

Hoseok hyung bu sözlerime küçük bir kahkaha attığı sırada içeri girmiştik. Herkesin gözü üzerimizdeydi ve yine biraz gerilmiştim.
Sonrası ise benim sevimli davranmaya çalışarak herkese kahve dağıtmamla geçmişti.
Hoseok hyung Jungkook ve Bay Min'in bir dava hakkında konuştuklarını söylemişti bu yüzden ortada görünmüyorlardı. Ama neyse ki hyung onların americano sevdiğini söylediği için onlarınkini ayırmıştım.

Detective Jeon | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin