16

538 92 45
                                    







Jungkook'la seviştiğimiz ve fena şekilde birbirimizi kırarak ayrıldığımız günün üzerinden geçen dördüncü gündeydik. Bu dört günde kendi kendime düşündükçe ona karşı daha da öfke dolduğum çok fazla an olmuştu. Hayatımın her anını birileri için taviz vererek geçiren biriydim ama o gün Jungkook'a siktiri çekerken bir an bile pişman hissetmemiştim.

Yine de o anki özgüvenim ve pişman olmaktan uzak halim şimdi yok olmuştu. Ona tamamen kapıldığımı bu dört günde içim kavrularak onu özlerken fark etmiştim.

Normalde neredeyse her gün görüşen insanlardık ve şimdi dört gündür birbirimizi görmüyor, aramıyor, mesajlaşmıyorduk. Üstelik bu arayıp sormamanın sonu da gelmeyecekti.
Üç gün sonra Jungkook'un uzaklaştırması bitiyordu. Yani bu da karakola geri döneceğim ve her gün onu görmeye devam edeceğim anlamına geliyordu ama onunla yan yana olmaya devam ederek aramızdaki hisleri unutamayacağımı da biliyordum. Bu yüzden dün sabah Min Yoongi'ye telefon edip Jungkook yerine başka biriyle devam etmek istediğimi söylemiştim. Biraz şaşırmış, aramızın iyi olduğunu sandığını söylemiş ve neden artık onunla çalışmak istemediğimi sorgulamıştı. Elbette ona detaysızca aramızda hoş olmayan bir tartışma geçtiğini ve birbirimizle yakın olmanın ikimizin de canını sıkacağını falan söyleyerek durumu açıklamıştım. Karakolda beni seven anca birkaç kişi olduğu için kimle çalışacağıma karar vermek Min Yoongi için elbette zor olmuştu. Sonucunda müsait olduğu zamanlar Hoseok hyungla ve ufak tefek şeyler için Nareum'la olmamı uygun bulmuştuk. Zaten yakında çekimlerim başlayacağından haftada yalnızca birkaç gün onlara eşlik edecektim.

Jungkook benim için uzaklaştırılmayı göze aldığı işine üç gün sonra bensiz geri dönecekti.
Eğer Min Yoongi ona haber vermediyse de benim artık onunla çalışmayacağımı yine üç gün sonra öğrenecekti. Benden uzak kalmayı, bana kapılmamayı aklına koymuştu ya şimdi istediği kadar uzak kalabilir, aynı sınırlar içindeyken bana uzaktan bakabilirdi.
Ve bir parçam da gidip yalnız başına masasında otururken, bilgisayarına doğum tarihimle giriş yaparken, arka bahçede sigara içerken, öğle yemeğinde ekibiyle yemek yerken hep bir şekilde aklına düşeyim istiyordu. Ben yeterince üzgün hissediyordum ama onun bana kapılıp üzülmesini değil, yalnızca yokluğumu tadıp beni özlemesini istiyordum.

Jungkook konusu böyle olaysız ve kırıcı devam ederken ben zihnimi ondan uzaklaştırmak için bu dört güne çok fazla şey sığdırmıştım.
İlk gün saçlarım boyanmıştı. Şimdi karavanda makyajım yapılırken gördüğüm yansımam gri ve parlak saçlara sahipti. İkinci gün dizinin tanıtım posterleri için birkaç saat çekim yapmış, ardından yine dizi için yapılan kıyafetlerimizin provasına katılmıştık.
Üçüncü gün en beteriydi. Tanıtım posterleri yayınlandıktan ve dizi duyurusu yapıldıktan hemen sonra Taecyeon'la birlikte bir dövüş çalışması yapmıştık. Bu saatlerce sürmüş ve tüm günümü almış olmasına rağmen Jungkook aklımdan çıkmamıştı. Belki tartışmamızda Taecyeon'un da adı geçtiğindendi bilmiyorum ama bir şekilde kendimi kötü hissediyor, Taecyeon'un karın kaslarını ve zavallı kum torbamızı yumruklarken sürekli Jungkook'u düşünüyordum.

Dördüncü gün, yani dün ise dizinin ilk fragmanını çekmek için Busan'a gelmiştik. Buradaki sahilde ve bir çiftlikte süren çekimlerin ilk kısmı tamamlanmıştı. Şimdi sahilde bir karavanda çekime hazırlanıyordum.

"Bu sefer kapatmaya gerek yok gibi. Biraz geçmeye başlamış kıyafetin de kapalı zaten."

Makyözümün çıplak boynumdaki izlere ithafen konuşmasıyla zorla sıyrıldığım düşüncelere yeniden düştüm.
İzler yeni yeni silikleşmeye başlamıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu dört günde boş olduğum her anda aynanın karşısına geçip boynumu izlemiştim.
Eğer ki Jungkook'la aramız iyi veya en azından normal devam ediyor olsaydı ona kesinlikle boynumun mahvolmuş halinin fotoğrafını atardım.

Detective Jeon | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin