7

655 107 91
                                    







Jungkook'u Taehyung'la sevgili olmadığıma ikna etmemin, saçma sapan asansör maceramızın ve şüpheli genç adamı alıp karakola gelişimizin üzerinden bir saat kadar geçmişti.
Bu süreçte Jungkook bana bir dosya vererek dikkatle incelememi söylemişti. Muhtemelen beni oyalamak için elime bunu tutuşturmuştu çünkü çocuğa annesini kaybettiğini söylerken orada olmamı istemediğini biliyordum. Ayrıca bu dosyada dikkat edilecek hiçbir şey yoktu. Sadece ölen kadının banka hesabından son bir ay içinde yapılan harcamaların bir listesiydi. Yine de belki bir umut dikkate değer bir şey çıkar da ben de işe yararım diye düşünerek gayet dikkatle incelemeye devam ettim.

Kadının ölüm tarihi bundan bir ay öncesiydi ve son zamanlardaki harcamalar tamamen oğluna aitti. Pahalı bir markanın özel serisinden bir ayakkabı alınmıştı ki bu ayakkabı şu anda çocuğun ayağındaydı. Son model yeni bir telefon ve birçok farklı pahalı markaya ait kıyafet ödemeleri vardı.

Burada tuhaf olarak adlandırabileceğim şey çocuğun annesinin kayıp olduğu ihbarını yapmasının ardından yine annesinin hesabından böyle yüklü harcamalar yapmasıydı.
Sonuçta annesi kayıpken sanki bunu beklemiş gibi alışveriş yapması normal değildi.

Harcamalar arasında ufak tefek olanlar dışındakileri işaretlediğim sırada Jungkook yanıma geldi. "Tuhaf bir şey var mı?" sorusuna başımı sallayarak yanıt verdim.

"Annesi hakkında kayıp ihbarında bulunduktan iki gün sonra 30 milyon won değerinde bir ayakkabı satın almış. Şu an ayağındakiler."

Söylediklerimle Jungkook kolunu omzuma yaslayarak masaya doğru eğilmiş ve hesap özetinde göz gezdirmişti.

"Hmm, buna tuhaf diyebiliriz." dedi ve yüzünü bana çevirdi. "Aferin." 

Küçük bir aferin almamla içim mutlulukla dolarken gülümsemeden edemedim. "Bana daha çok iş verebilirsin." dedim heyecanla.

"Sadece rolüne adapte olmak için buradasın Jimin, sana bu kadarını bile yaptırmamalıyım. Kendini fazla kaptırma."

Sözleri beni üzse bile ses tonu ve üslubu eskisi gibi sert değildi. Yine de pek fazla bir şey yapamayacağımın söylenmesi hoşuma gitmediği için dudaklarımı büzerek somurttum.

"Şimdi Daejun annesini öldürmekle mi suçlanacak?" diye sordum.

Omzumdaki elini çekerek eğilmeyi kesti ve kalçasını masaya yaslayarak benimle karşılıklı oturdu.

"Hayır. Jung Seobyul'un güvenlik kamerasına görüldüğü son anlarda Daejun okuldaymış. Annesini öldürmüş gibi görünmüyor ama bu hesap özetinde bir tuhaflık var."

Başımı sallayarak onu onayladım. "Son üç haftada toplam 500 milyon wonluk harcama yapmış ve hesapta hâlâ 60 milyar wonun üzerinde bakiye var. Bu kadar paraya sahip olup o eski sitede oturmaları çok garip. Kadın ne iş yapıyordu ki böyle bir birikimi var?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

Jungkook ise sözlerimden sonra bir an duraksadı ve kaşlarını çatarak bana baktı.

"Hemşire." dedi tek nefeste. "Nereden baksan tutarsız bir durum."

"Belki miras falan kalmıştır?" dedim fikrimi saklamadan. Jungkook ise başını iki yana sallayarak bu fikrimi reddetti. Nedenini sormadım ama zaten söylerken ben bile o kadar inanmamıştım.

"Saat geç oldu, sen çık artık."

"Sen ne yapacaksın?"

"Daejun kendine geldiğinde ifade verecek, onu bekleyene kadar şu hesaptaki para akışına biraz göz gezdireyim. Ne yapacağımız onun ifadesine göre şekillenecek."

Detective Jeon | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin