18

603 89 38
                                    






Halk arasında farklı konularda popüler olsam da arkadaşlar arasında olayların başını veya sonunu düşünmeden hareket etmemle ünlüydüm. Beni her seferinde 'bak bu işin sonunda üzülürsün' gibi sözlerle uyarmalarına rağmen genelde kimsenin sözünü dinleyen bir tip değildim. Şimdiye kadar kendi bildiğimi yaparak çok bir halt becerebilmiş gibi hâlâ daha kendi bildiğimi okumaya devam ediyordum.

Jungkook'la olan meselem baştan sona bu düşüncesizliklerimle alakalıydı. Ufacık bir pürüzde ve yanlış anlaşılmada hayatı yerinden oynatılabilecek biriydim ama buna rağmen otokontrolümü hiçbir zaman sağlayamıyordum. Jungkook benim olayları onun kadar detaylı düşünmediğim konusunda haklıydı. Elbette geleceğimiz ve ilişkimiz hakkında bazı şeyler düşünmüş, sorumluluk almaya fazlasıyla hazırlanmıştım ama belli ki onun kadar değildi.

Yine de o korkunç cinayetle başlayan, aramızdaki küskünlüğü sonlandırmamızla ilerleyen, orkestra üyelerinin sorgulanışıyla devam eden günüm bana akışa bırakmayı yeniden sevdirmişti.

Tüm bunlar olurken Jungkook'la aramız tuhaftı. Birbirimizden uzak kaldığımız anlarda bana destekleyici bakışlarla bakıyor, yan yana geldiğimiz küçük anlarda teması eksik etmiyordu. Buna rağmen aramızda bir iletişimsizlik vardı ve bunu mecburen günün kriminal olarak yoğun geçişine bağlıyordum. Aksi halde aramızda gerçekten bir iletişim sorunu var demekti. Gerçi belki de bu normaldi, sonuçta bir haftadır aramızda süren soğukluğu bir anda aşmak zor olabilirdi.

Saat gece yarısına yaklaşırken karakoldan ayrıldım. Jungkook bana akşamdan beri eve gitmemi çünkü burada benlik bir şey kalmadığını söylese de hiç gitmek istememiştim. Sadece bazı dosya işlerinde Nareum'a yardımcı olmuş ve onunla birlikte bazı ifade metinlerini okumuştum. Geç saatlere yakınken olayla ilgili bir şüphelinin evine arama kararı çıkarılmıştı. Jungkook ve Nareum da oraya gidince artık benim de eve dönmem gerektiğini fark etmiştim. Yine de Jungkook'a veda etmeden geldiğim için biraz rahatsızdım. O çıkmadan önce etrafta insanlar olduğu için yalnızca sözlü olarak vedalaşmış olmamız hiçte yeterli değildi.

Evime geldiğimde Seokjin hyung çoktan uyumuştu. Ben de uzun günün yorgunluğunu atlatmak ve yarın öğlen yapılacak olan çekimlerime kadar dinlenmek için direkt yatağıma uzanmıştım. Duş almak istiyordum ama şu an suya girersem uykumun açılacağını bildiğimden bunu sabaha bırakmıştım.

Fakat uykumun açılmasından korkarak banyo yapmaktan vazgeçen ben, yatakta telefonumla ilgilendiğim sırada ekranıma düşen bildirimle anında uykuyu geride bırakmıştım. Jungkook tarafından saat 02.13 sularında gönderilen bu mesajda sadece "Uyuyor musun?" yazıyordu.

Ona uyumadığımı yazdığımda saniyeler içinde mesaj ekranım gitmiş ve yerine Jungkook'un çağrısı düşmüştü. Birkaç çalıştan sonra aramayı yanıtlayıp kulağıma yaklaştırdım.
Bir şey demeden önce onu dinlemeyi seçtim ama nefes alışverişinden başka bir ses duyulmuyordu.

"Jungkook, bir sorun mu var?"

"Sorun yok. Biliyorsun uzun bir gündü, uyumadan önce sesini duymak istedim."

"Neden erken çıktın? Sabaha kadar kalmanız gerekeceğini söylemiştin."

"Bir şeyler oldu." dedi derin bir nefes eşliğinde. "Artık bu davaya bakamıyorum."

"Neden?" derken sesim beklediğimden daha şaşkın çıkmıştı. Birdenbire ne olduğunu merak ediyordum.

"Daha sonra konuşuruz, sen uykunu açma."

"Hiç uykum yok. Sen eve geçtin mi?"

"Hayır, karakoldan yeni çıktım."

Yattığım yerden kalkarak oturdum ve ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım.

Detective Jeon | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin