Evet kesinlikle becerikli biriydim. Özellikle iyi giden her şeyi berbat etmek konusunda. Gerçi kariyerimle ilgili herhangi bir şey en son ne zaman iyi gitmişti hatırlamıyordum bile. İkinci erkek rollerinden veya başrolün en yakın arkadaşı rolünden öteye gidememiştim şimdiye kadar. Buna rağmen bir şekilde hayran kitlem oluşmuştu buna şaşırıyordun. Doğru düzgün roller alamayan bir oyuncunun hayranı olmayı seçtikleri için hepsine minnettardım.
Şimdi elime güzel bir başrol fırsatı geçmişken -üstelik gayet iyi senaryoya sahip bir dizide- başıma açtığım dertlere küfür etmeden duramıyordum.
Sonunda hayranlarıma beni görmekten keyif alabilecekleri bir dizi sunacaktım ama şimdi yeniden 'ilişki bozan erkek' olarak anılıyordum.Karakoldaki herkesin kınayıcı bakışları üzerimde kitlenmiş haldeyken ve ben yaşadığım şok yüzünden bilgisayar ekranındaki lanet haber dışında bir yere bakamıyorken Hoseok hyung gelip tutmuştu kolumdan.
Gözlerim sinirden dolu doluydu ve bana edilen tüm o çirkin lafların hesabını soramadığım için daha da sinirliydim.En yakın arkadaşımla hakkımda böyle dedikodular çıkması yıllardır yaşanan bir durumdu. Hep birbirimize insanların gözüne batacak kadar fazla yakındık. Yine de her seferinde haberler yalanlanırdı ve fanlarımız buna çoktan alışmıştı. Yine böyle olacağını düşünsem bile karakolda hakkımda ekranda gördüklerinden başka bir şey bilmeyen insanların bana ettiği laflar sinirimi bozmaya yetmişti.
Hoseok hyung beni boş bir sorgu odasına götürüp oturtmuş ve sakinleşmem için dakikalarca dil dökmüştü. Bu sırada Namjoon hyungla bir telefon görüşmesi yapmıştım ve o sevgili menajerimin aksine gayet yumuşak bir tavırla beni şirkete çağırmıştı.
Anladığım kadarıyla Taehyung ve Seokjin hyung da şirkete geçiyordu. Aslında Namjoon hyung çoktan bir açıklama metni hazırlamıştı ama böyle durumlarda her şeyin açıkça konuşulmasını isterdi.
İlk önce metin hazırlanır, ardından oturup konuşulur ve metin işin aslına göre değişmesi gerekiyorsa değiştirilir gerekmiyorsa öylece yayınlanırdı.Sorgu odasında geçirdiğim yarım saatin sonunda Jungkook elinde dinlenme odasında gördüğüm siyah kapüşonlu peluşlardan biriyle içeri girmişti.
Açıkçası onun neye inandığı hiç umrumda olmasa da en azından diğerlerinin yanındayken bana karşı bir tavır almasını beklemiyordum.
Almış da sayılmazdı. Haberi bana göstermeden önceki sözlerinden başka bir laf etmemiş, sadece işleriyle ilgilenmişti. Tepkisiz olması kötü tepki vermesinden iyiydi."Seni şirkete götüreceğim, gel."
"Arabam burada, kendim giderim."
Ayağa kalkmamla o da bana bir adım yaklaştı.
"Başkomiser benim götürmemi istedi. Magazinciler arabanı tanırmış."
Sözlerindeki haklılıkla derince iç çektim ve başımı salladım. Jungkook ise bana dik bakışlarını atmayı bir an olsun kesmedi ve en sonunda koca gözlerini kısarak şüpheyle bana doğru eğildi.
"Gerçekten sevgili değilsiniz, değil mi?"
"Ne?"
"Haber işte, doğru değil dimi?"
Her ne kadar düşünceleri umrumda değil diye içimden tekrarlasam da bu sözleri içime bir ferahlık yaydı. Birilerinin bana inanması iyi hissettirmişti. İstemsizce gülümseyerek başımı salladım.
"Taehyung benim çocukluk arkadaşım. Bilirsin, insan samimi dostlarıyla fazla yakın olabilir."
Jungkook omuz silkti. "Daha önce hiç o kadar samimi iki dost görmedim. İnsanların da bununla çok sık karşılaşmadıklarına eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Detective Jeon | JiKook
Non-FictionÜnlü oyuncu Park Jimin yeni dizisinde üstleneceği dedektif karakterine hazırlanabilmek için dedektif Jeon Jungkook'la iki ay geçirir.