19

872 79 68
                                    







O günün sabahına pozisyonumuz hiç bozulmadan uyanmıştık. Göğsümdeki ağırlığın Jungkook olduğunu bilmek gözlerimi araladığım daha ilk andan iyi hissettirmişti. Sevdiğim biriyle uyumanın böyle güzel hissettireceği o ana dek hiç aklıma gelmezdi.
Birbirimizi öptük, kokladık ve Jungkook Seokjin hyung uyanmadan gitmek istediğini söylediği için itiraz edemeden onu yolcu ettim. Zaten bu sıralarda mesaisi başlamak üzereydi ve benim de bir saate sette olmam lazımdı.

Tahminlerimizin aksine Seokjin hyung uyanmış, bize kendisini hiç belli etmeden odasında hazırlanmıştı. Bunu Jungkook evden çıkar çıkmaz aşağı kata inip beni sorguya çekişiyle fark etmiştim. Biraz yüksek tansiyonlu fakat onu ikna edebildiğim bir konuşma gerçekleştirmiştik. Bana biraz kızdıysa bile en sonunda çok dikkatli olmam konusunda uyarılar vermekten fazlasını yapamamıştı.

Seokjin hyung Jungkook'la olan ilişkimi gizli tutabileceğim konusunda bana azıcık bile güvenmiyordu. Şimdiye kadar "bana güven" deyip başladığım her işte onu pişman ettiğim için güvensizlik yaşamakta da haklıydı. Yine de bu sefer sözümü tutmaya ve dikkatli olmaya kararlıydım. Aksi halde yalnızca kendime ve kariyerime değil Jungkook'a da zarar vereceğimi biliyordum.

Şimdi saat sabah on bir civarıydı ve ben çekim arasında karavana kaçmış Seokjin hyungun getirdiği meyve salatasıyla soğuk kahvemi içiyor, bir yandan da telefonda Jungkook'la konuşuyordum. Sabah pek konuşamadan ayrıldığımız için şu an uzunca bir konuşma yapmak keyfimi yerine getirmişti.

"Yani Yoongi hyung hiçbir şekilde davaya dönmene izin vermiyor, öyle mi?"

"Öyle. Sanki beni oyalamak istiyormuş gibi başka bir iş verdi."

"Belki senin için böylesi daha iyi olur."

Sıkıntılı bir nefes aldı.

"Ama düşünmeden edemiyorum."

"Senin için yapabileceğim bir şey var mı? İstersen ajanlık yapıp Nareum ve Hoseok hyungun arasına sızarak bir şeyler öğrenebilirim?"

Gülüşünü duyduğumda gayet ciddi olduğum teklifimi dalgaya aldığını anlamıştım.

"Ajanlık mı yapacaksın?"

"Evet, ne olmuş? Unutma ben hâlâ onlarla çalışıyorum."

"Gerçekten çok tatlısın bebeğim ama buna gerek yok. Başına dert açma."

İstemsizce omuzlarım düştü. Başıma dert açacak bir şey yoktu ki, yalnızca yanlarında birkaç dakika dursam bile işe yarayacak bir şeyler öğrenebilirdim.

"Sadece senin için bir şeyler yapmak istiyorum. Kötü hissetmeni sevmiyorum."

"Jimin, biliyor musun... seni seviyorum."

Onun konuşmasını beklediğim sırada bir yudum aldığım soğuk kahvem sözlerini duymamla boğazımda kalmış ve birkaç kez öksürmeme sebep olmuştu. Bu bana ilk seni seviyorum deyişiydi.

"Hey, iyi misin?" diye sormuştu öksürüşlerime karşılık.

"Hayır değilim, sanırım kulaklarımda bir sorun var. Sen bana ne dedin?"

"Seni seviyorum dedim."

"Ah..." telefonu önümdeki sehpaya bırakıp sızlanarak ellerimi yüzüme kapattım.
Şu anda ona 'ben de seni seviyorum' diyerek karşılık verebilmek için fazla heyecanlıydım.

"Bu ne hal Jimin?" Karavana yeni giren Seokjin hyungun sesi ellerimi yüzümden çekerek ona dönmemi sağladığında "Jungkook beni seviyor!" diye bağırmama engel olamamıştım.

Detective Jeon | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin