:BÖLÜM29: GERİ DÖNÜŞ

8.5K 351 266
                                    

Herkese merhaba,yeni bölüm yazmadığım için buralarda olmadığımı düşünmüşsünüz haklı olarak ama merak etmeyin bu kitabı bitirmeden buradan gitmeyeceğim.:):):)

Kitabım 300 bine doğru giderken son birkaç gündür gelen yorumlara bir açıklama yapmak istedim. Ben burada kitabımı kimseye zorla okutturmuyorum isteyen okur ya da okumaz bu kişiye bağlıdır. Gelipte hiç tanımadığınız bana küfür etmeye kimsenin hakkı yok. Yok eğer kitabı beğenmediysen çık okuma. Ne diye kitaba ve bana küfür ediyorsun seni burada zorla tutmuyorum ya.

Ben de burada kitap okuyan birisiyim beğenmediğim bir kitap okuduğumda onu yazana küfür etmiyorum. Normal bir insan olarak kitabı okumayı bırakıyorum.

Lütfen siz kitabı beğenmeyenler kitabımı okumayı bırakın ve başka bir kitap bulup onu okuyun. Bu sizin içinde benim içinde en iyi seçenek.

Keyifli okumalar;

Ozan Kılıç Arslan

Elimde tuttuğum telefonu çevirip duruyordum. Tam bir haftadır benim onu aradığımı bildiği halde bana cevap vermeyen Faruk puştunu elime geçirdiğim an suratına bir tane çakacaktım. Eylül'ün anne ve babasını bu kadar görmek istediğini bilmesem onunla uğraşmazdım. Tabii birde Ayça vardı.

"Ozan yeni hat almış beyfendi onun için ulaşamıyoruz kendisine." Bu bir hafta içinde kaçıncı hat lan bu! Telefonu açmayabilirdi ama bakalım kapıyı bana nasıl açacaktı o şerefsiz.

Almanya'ya birkaç saat önce gelmiştim ve ilk işim Faruk piçinin evinin önüne gelmekti. Kapıyı çaldığımda içeriden ses gelmiyordu arkama dönüp Selim'e baktım.
"Adamlar evde olduklarını söyledi." Zile tekrardan bastığımda içeriden almanca bir şeyler söyleyen Faruk kapıyı açmıştı. Yeni uyanmış üzerinde sadece şortu vardı.
"Ozan?" Şaşkınlıkla bana bakarken," Ulan puşt kaç hat değiştirdin lan sen!" Deyip içeri girerken Faruk sersemleyerek,
"Telefonum göle düştü ondan değiştirdim." Dediğinde daha fazla kendimi tutamayıp suratına bir tane tokat attım.

"Almanya'da ki tüm göllere mi telefonunu düşürdün lan!"

"Sen niye buraya geldin ki?" Yüzündeki merak ve korkudan bir şeyler olduğunun farkındaydı."Ezgi nerede?" Bu kadar gürültüye gelmesi lazımdı çoktan. "Ekmek almaya gitti." Etrafa baktığımda evin içi derli topluydu,"Hadi önden yürü bakalım seninle konuşacaklarım var ama önce git üzerine bir şeyler giyin." Faruk merdivenlerden hızla çıktığında evin içinde dolanmaya başladım.

Dikkatimi televiyon vitrininin üzerindeki çerçeve çekti. Eylül'ün bebekliğinin fotoğrafıydı. "Neden geldin?" Arkadan gelen tanıdık ses ile suratımda bir tebessüm oluşmuştu yıllar sonra sesini duymak beni hem hüzünlendirmiş hemde mutlu etmişti. Ona doğru dönüp,"Çok büyüdü görsen tanıyamazsın." Ezgi hızla bana doğru yürüyüp elimdeki çerçeveyi aldı.

"Defol git Ozan!"

Onu kendime çekip sıkıca sarıldım benden kaçmaya beni itmeye çalışsada bu sefer onu elimden kaçırmadım. Sıkıca onu kendime çekip sarıldım." Seninle beraber buradan gideceğim. Bu sefer seni bırakmayacağım." Yıllar önce yaptığım hatayı tekrar yapmayacaktım. Ezgi beni itmeye devam ederken,"Git buradan bizi rahat bırak!" Ağlamaya başladığında iki elimle yüzünü tutup gözyaşlarını sildim."Eylül için geldim buraya. Seni özlüyor eskiden ayda bir sorardı seni ama şimdi büyüdü ve her gün seni soruyor. Seni ona götüreceğim." Ezgi derin derin nefes alıp verirken daha fazla ayakta kalamayıp yere diz çökmüştü.

"Yapma bunu bana git lütfen." Sesi kısık kısık çıkarken ağlaması şiddetlenmişti.

"Ne oluyor burada?" Faruk yanımıza gelip Ezgi'ye dokunca,"Ne yaptın ona?" Deyip onu yerden kaldırmaya çalıştığı gibi ben arkadan Selim'e baktım. "Sen dur burada." Şu it gözümün önünden giderken,"Ağlama canım ben buradayım." Gözlerimi kapatıp üçe kadar saydım. Sıktığım yumruğumu gevşetip,"Sus Faruk." Dedim. O kadar kibarca söylemiştim ki Faruk buna şaşırıp Selim'e bakmıştı.

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin