Avenged Sevenfold - So Far AwayBÖLÜM II - MECBURİYET
"Gidersen, bu bir veda demektir."
-Stefan ZweigOn yıl önce, ateşin bağrında yanmayı bekleyen küçük bir çocuk vardı. Ölümle burun buruna olsa bile ona kafa tutan, zeki ve güçlü bir çocuk... Gazi Ata ilk kez ölüme yakın değildi ve asla korkusu yoktu. Kaybedeceği bir şeyi olmayan birisi için yaşam ekstralardan oluşurdu. O da uzatmalara kalmıştı bu kazanamayacağı maçta. Asla kazanamayacağı maçta....
Gazi umursuzca kartları toparlamaya başladı. Yüzünde ciddiyetsiz bir sırıtış vardı. "Nezaketsizsiniz, hanımefendi," diye konuştu dilini şaklattıktan sonra. "Sizi kurtaran insanlara böyle davranma hakkını kimden buluyorsunuz?"
Seyit onun ciddiyetsizliğine karşı masanın altından tekme geçirdi. Bakışlarını kartlardan ayıran Gazi, en sonunda ağabeyine baktı; parmağını dudaklarına koyarak susmasını söylüyordu. Onu kaale almadığını göstermek adına omuz silkti çocuk gibi.
Kardeşi için endişeden ölen Seyit, gözlerini kadına çevirdi. Kendini sıktığı belliydi, yüzündeki kasların seğirişine şahit oluyordu. Belli ki ayakta durmak onu zorluyordu. Zaten daha saatler önce hipotermi geçiren birisi hiçbir şey olmamış gibi kalkamazdı ayağa.
Yine de silahını çok sert olmamakla birlikte Gazi'nin kafasına vurdu. "Benimle alay edecek kadar kendine güveniyorsun, ha?" dedi kadın, öfkeye mağlup bir sesle. Seyit'le Gazi arasında gözleri volta atmaya başladı. "Hangi birliktensiniz, ne istiyorsunuz?"
Seyit ve Gazi anlamaz bakışlarıyla birbirlerini hedef aldılar. Bu kadının beyin sıvısı da donmuş olmalıydı. Gazi gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Seyit de aynı onun gibiydi. Ama kadının görebildiği yüz Seyit'e ait olduğu için silahı hemen ona doğrulttu. "Ne gülüyorsun orospu çocuğu! Arkanızda kim olduğu umurumda olmaz, bu kurşun kafatasına saplanır! Konuşun!"
Gazi kolunu sandalyenin arkasına koyarak kadını görecek kadar arkasına döndü. "Burası küfürsüz hava sahası, lütfen kelimelerinizi düzgün seçiniz." Kadın onun gevşek haliyle daha çok delirdi. Bir anda silahının horozunu geriye çekti. Seyit o an yutkunabildi sadece.
"Kim gönderdi sizi, söyle! Yoksa zaten olacakları biliyorsun."
"Kim gönderdi diyor ya, düşük bütçeli Kurtlar Vadisi mi çekiyoruz!" diye bağırdı Seyit bir anda. Sandalyesinden hızlıca kalkmıştı. "Kafaya fazla mı darbe aldın anlamadım ki! Biz, senin hayatını kurtardık!" Parmaklarını masaya bastırdı dediklerini vurgulamak için. Sonra da Gazi'yi gösterdi. "Bu çocuk seni kaç metre taşıdı. Senin peşinde olsak niye seni canlı tutmaya çalışalım amına koyayım!"
Kadın, saatler önce yaşadıklarından sonra ne yapması gerektiğini kestiremez olmuştu. Düşüncelerinde sadece ve sadece şüpheye yer veriyordu. Bu gencin dedikleri doğruysa şayet makul bir bahaneydi. İşin mantıklı tarafı zaten doğruyu söylediğiydi çünkü olanların ardından kendini mütevazi bir orman evinde sapasağlam şekilde bulmasının başka açıklaması olamazdı.
Gazi, kadın geldiğinden beri arkasında saldırmayı bekleyen köpeğine tekrardan bir bakış attı. O silah tutulduğundan beri orada olduğunu biliyordu ama sahibinden komut almadığı sürece saldırmayan köpek sadece sessizce dişlerini göstermekle meşguldü. Gazi kadının yatışmasıyla kafasını silahın kadrajından iyice çıkarttı. "Kimsiniz bilmiyorum ama ters bir hareketinizde sizi kurtarmamızın hiçbir mantığı kalmadan kurdum sizi parçalara ayıracak. O yüzden sakin olmanızı öneririm."
![](https://img.wattpad.com/cover/254610266-288-k488152.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZİ BEKLE | ANTEBELLUM
Teen FictionGördüklerin yanıltıcıdır. Yaşadıkların riyakardır. Sırların tek gerçek olandır. Kendi savaşında mağlup olduğunu sanan genç adam, kaderinin yirmi yıllık kâğıdını ortasından yırtmıştı. Birisini yakmış, birisini de saklamıştı dibini göremediği mağarala...