Multimedia: İzel
"sana gelince: eğer birgün uğrarsan sol göğsümün altındaki kente, hüzünlü bir sesle: "buralar bir zamanlar hep benimdi" diyeceksin kendine"
"Çok bekletmedim değil mi?" dedim sandalyeyi çekip otururken. Buse de samimice gülümseyip "Ah hayır tatlım. Bende yeni geldim zaten." ve ıslak gözlerle devam etti "Bi-biz ayrıldık."
"Şey.. ne diyeceğimi bilemiyorum. Neden ayrıldınız ki?"
"Furkan iş için Amerika'ya gidecek. Yaklaşık 1 ay geri dönmeyecek. Beni de götürmek istiyor fakat babam biraz otoriterdir. Göndermiyor." ve titreyen sesiyle devam etti. Furkan da 'gelmezsen biter' dedi." Hayretle Buse'yi dinledikten sonra konuşmaya başladım. "Ama bu çok saçma. Yani iki insan birbirini gerçekten seviyorsa böyle saçma bir nedenden dolayı bırakmaz."
"Haklısın İzel. Peki ben onsuz ne yapacağım?" Buse'nin çaresizliği benide üzmüştü. Çünkü bu hisleri çok iyi biliyordum.''Bak Buse ben senin yaşadığın şeyleri çok önce yaşadım. Aşık olmayı, terkedilmeyi, acı çekmeyi, kırılmayı çok iyi bilirim. Bir zamanlar herkesten herşeyden çok sevdiğim çocuk beni terketti. Arkasında ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını bile bile. Sonra en yakın arkadaşımla çıkmaya başladılar." Buse beni şaşkınlıkla dinlerken bir yandan da gözlerini siliyordu. Ve devam ettim "Ama sizin ki farklı. Çok farklı. Furkan seni seviyor. Bir anlık sinirle bitirdiğine eminim. Kendinize biraz zaman tanı. Eminim ki herşey düzelecek. Çünkü ikinizinde gözlerinde ki aşkı gördüm ben" Sözlerim bittiğinde Buse'nin gülümsediğini farkettim. Onu gülümsetebildiğim için kendimle gurur duydum.
"Aslında haklısın. Çok teşekkür ederim İzel. Beni çok rahatlattın. İyi ki konuştuk" dedi ve masanın üzerindeki ellerimi sıkıca tuttu. Bende aynı şekilde gülümseyerek "Buse bir şey sorabilir miyim?" dedim.
"Ah tabi ki."
"Mete'nin telefonunda bizim fotoğraflarımızı gördüm. Fakat biz Mete'yle değil fotoğraf çekilmek, zaman bile geçirmedik. Hem bu fotoğraf yaklaşık 3-4 sene önce ki halim. Sankii, sanki sevgili gibiydik. Bununla ilgili bir bilgin var mı?"
"İ-izel sen o musun yoksa?" Şaşkınlıkla tek kaşımı kaldırıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Buse sözlerine tekrar devam edip "Bundan 3-4 sene önce Mete İstanbul'a anneannesinin yanına gitmişti. Orada bir kızla tanışmış, sevgili olmuşlar falan. Ama Mete ilk defa aşık oldu. Sonra bu kız bir kaza geçirmiş ve 4 ay önceki hayatını unutmuş. Haliyle Mete'yi de unutmuş. Babası da Mete'den hoşlanmadığı için kızıyla görüşmesine izin vermemiş ve kızı Mete'den uzaklaştırmış. Mete günlerce sevdiği kızı aramış. Sonunda bulmuş. Ama... ama bir çocukla sevgili olduğunu öğrenmiş" hayretle Buse'yi dinlemeye devam ettim. "Olayın sadece bu kadarını biliyoruz. Kızın ne fotoğrafını gördük ne de ismini öğrendik. Fakat Mete o olaydan sonra yıkıldı. Çok değişti ve asla eskisi gibi olamadı. Şimdi o kız sen olabilir misin?" Ah tabi ya o kız bendim. 4 sene önce trafik kazası geçirmiştim. O kazadan sonra 4 ay öncesini unutmuştum. Demek ki kazadan önce hayatımda Mete vardı. Peki Mete neden hiçbir şey anlatmamıştı bana? Acele bir şekilde ayağa kalkıp "Buse kusura bakma benim hemen Mete'yle konuşmam lazım. Seni sonra ararım." dedim.
"Tamam tatlım. Olaylardan haberdar et beni." Kafamı belirli belirsiz sallayıp koşarak kafeden çıktım. 4 sene önce ki hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Ama lanet olsun ki hiçbir şey hatırlayamıyorum. Hatırlayabildiğim tek şey Mete'nin yüzü. Hızla bir taksi çevirip Mete'nin evinin adresini verdim.
***
Mete'nin evinin önüne geldiğimde kalbim çıkacakmış gibi hissettim. Beni Mete'ye iten bir şeyler vardı. Hiç beklemeden zili çaldım. Mete kapıyı açtıktan sonra beni hiç umursamadan salona gitti. Aşırı derecede içki kokuyordu. Yerde ki şişeleri görünce ağzım hayretle açıldı. Bu kadar içkiyi nasıl içebiliyordu? Düşüncelerden kendimi sıyırıp Mete'nin yanına oturdum. Mete 'ne var' der gibi baktı bana. "Neler olduğunu anlat" dedim.