" Aslında vazgeçtiğin an bitiyor savaşın. Kaybetmiş olmak umrunda bile olmuyor."
Multimedia: Buse
Eve geldikten sonra halam ağlamaktan şişen gözlerimi gördü.
"Tatlım biraz konuşmak ister misin?" dedi saçlarımı okşarken.
"Kendimi iyi hissetmiyorum halacım sonra konuşsak olur mu?" Bu sırada gözlerimden akan yaşları silmeye çalışıyordum.
"Ah peki tatlım ama unutma ne zaman konuşmak istersen arkadaş gibi dertleşebiliriz tamam mı?" Kollarımı halama doladıktan sonra aynı samimilikte o da bana sarıldı. Ne olurdu yani şuan sarıldığım kişi annem olsaydı?
"Tamam halacım seni seviyorum."
"Bende bitanem bende." Halamdan ayrılıp odama çıktım. Mete'nin neden barışmak istemediğini düşündüm. Aslında birazcık haklıydı. Bende sevdiğimi başkasıyla görseydim affedemezdim. Ama o da biliyordu ki o hafızamı kaybetmiştim ve onu hatırlamıyordum. Yani ona ihanet etmedim. Halamın sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. Kapıyı çalıp girmek için izin aldı. Ah hayır hala. Şuanda konuşmak istemiyorum.
"Giir"
"Canım arkadaşın gelmiş seni görmek istiyor." Şaşkınca halama bakarken Buse kafasını çıkarıp "İzeell seni çok özledim" diye ciyakladı. Evet gerçekten ciyakladı. Şakadan kulaklarımı kapatırken "Sağır oldum Buse" dedim. Gülerek yanıma geldikten sonra halam odadan çıktı.
"Evet şimdi her şeyi anlatıyorsun." Buse'ye bütün olanları başından anlattım. Şaşkınlıkla beni dinledikten sonra "İnanmıyorum. Demek Mete'nin sevdiği kız sendin" dedi. Kafamı evet anlamında salladıktan sonra devam etti. "Canım biliyorum sende zor zamanlar geçirmişsindir ama Mete çok yıkılmıştı. Biz Mete'yle çocukluktan beri tanışıyoruz. Çok mutlu, iyi, sevecen biriydi. Senden sonra değişti. Çok değişti. Umursamaz, hiç gülmeyen hatta çoğu zaman acımasız oldu. Sende sonra birçok kızla beraber oldu ama kimseyi senin yerine koyamadı. Ona biraz daha zaman tanı. Eminim ki seni gördüğünde çok şaşırmıştır. Ne yapacağını bilemediği için reddetmiştir." dedi. Gözyaşlarımı silerken bir yandan da konuşmaya başladım. "Haklısın. Çok kırılmıştır elbette ama bende artık yoruldum. Ailevi problemlerimi hiç saymıyorum bile. " Buse bana sıkıca sarıldıktan sonra bende aynısını yaptım. Buse gibi bir arkadaş kazandığım için kendimi çok şanslı hissediyordum. "Ben eve gitsem iyi olur. Çok geç kaldım." dedi Buse gülümseyerek.
"Tabi hatta seni Kerem bıraksın."
"Hiç gerek yok arabam kapıda zaten."
"Tamam o zaman" Buse'yi geçirdikten sonra uyuşuk adımlarla odama çıkıp kendimi hemen yatağa attım. Çok geç olmuştu ve yarın okul vardı.
***
"Kızım öldün mü kalksana." Kerem'in sesiyle uyanmak cidden iğrençti. Yastığı kulağıma bastırdıktan sonra "Git buradan Kerem. Uyumak istiyorum ya." dedim. Kafamın üstünde ki yastığın hızla çekilmesiyle irkildim.
"İzel dersin başlamasına 15 dakika var. 10 dakika içinde aşağı inmezsen seni okula bırakmaktan vazgeçicem ve otobüsle gidiceksin." Gözlerimi devirip "Tamam be tamam." dedim. Kerem odadan çıktıktan sonra hızla banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi de fırçaladıktan sonra aynı hızla odama gittim. Hava fazla soğuk değildi. Yine üşüten rüzgar vardı. Formamın üzerine bordo renkli sade kazağımı giyip, saçlarımı yandan salaş bir örgü yaptım. Dudaklarıma hafif parlatıcı sürüp parfümümü sıktıktan sonra aynada ki görüntüm çok hoşuma gitti. Çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim. Kerem beni okula bıraktıktan sonra tam zamanında yetişmiştim. İlk dersin sıkıcılığına Mete'nin yokluğuda eklenince 40 dakikalık ders 40 yıl gibi geçmişti. Sabah kahvaltı yapamadığım için zil çalar çalmaz kantine inip yiyecek bir şeyler aldım. Omzuma dokunan el irkilmeme neden olmuştu. Ah hayır. Karşılaşmak istediğim yüz, kesinlikle Ateş değildi.