14.BÖLÜM

706 121 104
                                    

Herkese hayırlı geceler,

Öncelikle geciken bölüm için lütfen kusura bakmayın, plana dahil olmayan bazı durumlardan ötürü bilgisayar başına oturma imkanım malesef ki mümkün olmadı. Wattpad'de çok fazla mesaj birikmiş herkese dönüş yapma imkanım da olmadı. O yüzden genel bir açıklama yapmak istedim. Normalde her gün bir bölüm gelecek şekilde planalama yaptım. hayat telaşı ya da yaşadığım rahatsızlıktan ötürü bilgisayar başına oturamayabiliyorum. Sizlerden bu konuda anlayış bekliyorum. İçiniz rahat olsun ki bu ve profilimde olan tüm hikayelerim burada final verecek. Asla yarım kalmayacak. Sadece bazen kısa süreli bölüm aksamaları olabilir. Bu konuda anlayışlı olacağınıza inanıyorum.Çok seviliyorsunuz. İyi ki varsınız. Desteğiniz hiç eksik olmasın diyorum ve bölümü sizlere bırakıyorum. Bakalım yorumlar ne olacak ? :)


"Bir solukluk mesafe de..."

Ferit bir eli kalbinin üzerinde, diğer eliyle yanaklarını istila eden ıslak ve sıcak hüzün damlalarını silerken nefes almakta güçlük çekiyordu. İçeride gördüğü altı yaşlarındaki küçük kız kendi kızı Ecem'di. Hala tüm bu yaşadıklarına anlam veremiyor, bu durumun kendi başına gelmesine inanamıyordu. Derin derin nefes alırken bir yandan da sakinleşmek için büyük çaba sarf ediyordu. Gücünün tükendiğini hissederken kurumdan çıktığı anda iki büklüm olmuş bir halde kaldırıma çöküp kaldı.

Yürekten acı içinde "Offff!" diye inledi.

İçi yanıyor, dili hiçbir kelimeye dönmüyordu. O miniğin annesini soruşunu, gözlerindeki umudun ardına gizlenmiş kimsesizliğin çaresizliğine yüreği dayanmıyordu. Şu koskoca evrende bir başına bırakılmıştı küçük kız. Bunun sorumlularından biri de kendisiydi.

Nasıl bir günah işlemişti de hayatı böylesine içinden çıkılmaz bir cehennem girdabına dönüşmüştü. Kızına onu oradan henüz alamayacağını söylediği anda küçüğün gözlerinde gördüğü hayal kırıklığını görmemek için canını verirdi. Öyle masum öyle mahzundu ki... Artık kimi suçlayacağını bilmiyordu. Eylül'ün geçmişini mi? Kendi kontrolsüzlüğünü mü? Zamansız yaşadıkları her şeyin bedelini şimdi bu minik öderken kimden hesap sorabilirdi ki? Neyi geriye döndürebilirdi?

Ferit, şimdi sadece kendisine öfkeliydi. Bir aydır gelip kızını görmediği için kendisine içten içe hiddetlenirken biraz olsun sakinleşmeyi başarmak adına derinden "Offff!" çekiyordu. İçindeki kederi, öfkeyi, açmazları soldurmak adına tekrar tekrar derinden "Offff!" çekiyordu. Başını dizleri üzerine yerleştirip derin soluklar bırakırken "Biliyor musun? Senin buraya gelişin benim canımı daha fazla yakar sanmıştım. Ama şu an anladım ki sen bende artık hissizliğin karşılığı olmuşsun. Sen artık benim için koskocaman bir hiçsin."

Ferit duyduğu ses ile bir anda şoka uğradı. Başını hızla kaldırdığında onu karşısında buz gibi bakışlarla gördü. Onu. Gökçe'yi.

"Gökçe." Dedi hayretler içinde.

Kadın gayet soğukkanlı bir şekilde ağırbaşlı adımlarla geldi ve yanı başına sükûnet içinde oturdu. Ferit gözlerine inanamıyordu. Onca zamandan sonra her yerde arayıp bulamamışken karşısında görmek dilini söze değil suskunluğa yönlendirmişti. Bir nefeslik mesafede, yanı başındaydı. Suretini asırlardır görmemiş gibi hissediyordu.

Kadın sessizce bekliyor, kuramadığı cümlelerin ardında saklanan acı feryatları etrafı yangın yerine çeviriyordu. Boş, donuk, insanın içini üşüten bakışlarını ileride bir noktaya sabitlemiş söyleyeceklerini içten içe hesap ediyordu sanki.

"Gökçe." Dedi içinde oluşan büyük bir suçlulukla.

Gökçe Ferit'e bakmadan yüzünde buruk bir tebessüm bıraktı. Adını onun dudaklarından duymayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki...

DAYAN YÜREĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin