51.BÖLÜM

196 48 6
                                    

Nağme elinde tuttuğu tepsi ile içeriye girmişti. Vakit geceye çoktan esir olmuştu. Gökçe’nin vedasının ardından Efe ve Çakır Nasuh Babanın yanında daha fazla duramamışlar ve Nağme ile birlikte onun kafesine gelmişlerdi. Vakit gece yarısını bulmuşken elinde tuttuğu tepsideki çayların bir nebze olsun bu adamları sakinleştirmesini istiyordu. Hiçbiri onun öylece çekip gitmesini istemiyordu ama Gökçe’nin isteğine karşı gelmeye güçleri yetmemişti. Nağme çayları masanın üzerine yerleştirirken gözleri Efe’nin dalıp giden bitkin çehresine kaydı. İçinden fırtınalar koparken dışına yansıyan sadece sessizlik oluyordu. Canı öylesine yanıyordu ki ama dilinden tek bir kelime çıkmıyordu. Nağme olanları hazmetmeye çalışsa da Çakır sakinliğini korumayı başaramıyordu. Nağme’nin kendi önüne koyduğu çaya öfke ile bakan adam “Sen ciddi misin Nağme? Şimdi hiçbir şey olmamış gibi oturup çay mı içeceğiz?” dedi dalga geçer gibiydi surat ifadesi. 

Nağme onun bu tavrı ve iğneleyici cümlelerine sinirlense de sevdiği adamın can yarasını anlıyordu, anlamaya, anlayışlı olmaya çalışıyordu. 

“Ne yapalım Çakır? Söyle ne gelir elimizden başka. Lütfen artık biraz sakin olmayı dene.” Diyerek sandalyeye oturdu. Efe kaşları çatılmış bir halde her an patlamaya hazır ikiliyi süzmeye başladı. Çakır bir hırsla ayağa kalkıp sandalyenin arka kısmına geçerek sandalyenin arka kısmını sıkıca kavradı. 

“Sakin mi olayım? Gerçekten şu an sakin kalmamı mı istiyorsunuz? Bu nasıl saçma bir beklentidir Allah aşkına.”

“Çakır.” Dedi kadın adamın eline uzandığı sırada sertçe geriye doğru ittirdi onun elini. Bu hamle Efe’nin de sabrının taşmasına sebep oldu. Hiç kimse onun yanında bir kadına bu şekilde davranamazdı. Bu çok sevdiği arkadaşı sevdiği kadının abisi olsa bile. Canı burnundayken daha fazla dayanamayan Efe hırsla ayağa kalkarak onun karşısına yıkılmaz bir dağ gibi dikildi. 

“Hareketlerine dikkat et Çakır, sınırı aşıyorsun.”

“Allah Allah, öyle mi beyefendi? Dağdan geldin bağdakini mi kovamaya niyetlisin şimdi de.”

“Giderek saçmalıyorsun, kendine gel dedim sana. Sonunda pişman olacağın şeyler yapma.” Diyerek yakalarından yapıştı adamın.

“Gelmezsem ne olacak Efe Efendi? Söylesene gelmezsem ne olacak? Senin efeliğin anca Ferit’e söker bana değil.” Dedi arkadaşının yakalarına yapıştı. Efe daha fazla dayanamayarak arkadaşının suratına onu kendine getirmesi için sert bir yumruk indirdi ve yere süratle düşmesine sebep oldu. Boşluğunda yediği hamle ile hırsla yere savrulan adam arkadaşının üzerine gittiği an Nağme “Yeter.” Diye haykırdı. Mekânın içinde acının, kederin, hüznün, ıstırabın sesi yankılanırken iki adamda yaptıkları hatanın farkına vardılar. 

“Yeter artık durun. Bıktım küçük çocuklar gibi didişip durmanızdan.” Diyerek boğazından gün boyu tuttuğu hıçkırık firar etti. 

“Nağme.” Dedi Çakır biraz olsun kendine gelirken ona doğru bir adım attı. 

“Sakın yaklaşma Çakır, dur olduğun yerde.” Dedi. Onun sert tepkisi adamı buz heykeline çevirmeyi başardı.

“Ne yaptığını sanıyorsun Çakır? Ne yapmaya çalışıyorsun? Anlıyorum kardeşin, canın, kanındı giden ama Gökçe sadece senin değil bizim de parçamızdı. Biz de üzgünüz, kırgınız, yorgunuz bizim de canımız yanıyor. Bak şu mekâna, ben Gökçe ile adam edeceğim işleri yoluna koyacağım dedim. Ama Gökçe gitti. Çünkü kendisi için gitmesi gerekiyordu. Gökçe aklındaki sorulara yanıt bulamadığı sürece huzur bulamayacak. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. İzin ver özünü kökünü senin gibi o da öğrensin. Zamanında sen de gitmişsin. Onun da bilmeye hakkı var. Ezbere cümleler ile değil yaşayarak öğrenmeye, ait olduğunu hissetmeye ihtiyacı var. ” Dedi Efe’nin bakışları birden Çakır’a döndü. Bu ayrıntıları bilmiyordu. Efe Gökçe’nin nereye gittiğini dahi bilmiyordu. Ama Çakır biliyordu ve bunu Nağme’ye de anlatmıştı. 

DAYAN YÜREĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin