Çocuk Esirgeme Kurumunda...
Bir ay sonra
Haftalardır her gün yaptığı gibi yine çocuk esirgeme kurumunun kapısına gelmişti. Her gün buraya geliyor, tüm cesaretini toparlıyor ama kapıdan içeriye girmeye bir türlü gücü yetmiyordu.
Eylül'ü toprağa emanet edeli tam bir ay olmuştu. Derin bir sessizliğe gömülen adam ailesiyle görüşmüyordu. Zamanında yuvam dediği ,Gökçe ile aile oldukları evde kalıyor, sabah olduğunda mezar başına gidiyordu. Ardından güç toparlayıp kendisine emanet edilen kızının bulunduğu kuruma gidiyor ama ona söyleyecek sözü, soracağı sorulara vereceği bir cevabı olmadığı için geriye dönüyordu. Bir yandan da deli gibi Gökçe'yi arıyor ama bulamıyordu. Ona her şeyi anlatmak istiyordu. Duygularını, hislerini, yaşadığı her şeyi konuşmayı umut ediyor, desteğine ihtiyaç duyuyordu. Yapmaması gereken şeyler yapmış olabilirdi fakat yaşadıkları ve öğrendikleri ruh halini allak bullak etmiş onu bin bir hataya bulaştırmıştı. Şimdi ihtiyaç duyduğu tek şey onun sakin kolları arasında huzurlu bir uykuydu. Ama onu bir türlü bulamıyordu. Kime gitse insanların öfkesine maruz kalıyor ve cevap bile alamadan oradan uzaklaştırılıyordu. Kuzeni Çakır'ın ortalarda olmaması da kafasını kurcalıyordu. Büyük bir kozdan bahsetmiş o da mezar başında yüzleşmelerinin ardından ortalardan kaybolup gitmişti. Derin bir nefes bırakıp tekrar bakışlarını kuruma çevirdi. Kanından canından bir parça o binanın içinde nefes alıyordu. Minik bir beden kimsesiz oracıkta duruyor ama cesareti olmayan babası yüzünden tek başına koca dünyada yapayalnız bırakılıyordu.
Ferit daha fazla bu çileye dayanamadı. Ve bir aydır yapamadığını yaparak kurumun bahçesinden içeriye ilk adımını attı. Güvenliğe gerekli bilgiyi verdiğinde onu kurumun müdürüne yönlendirdiler. Ferit büyük bir kararlılıkla içeriye girse de her adımında biraz daha ayaklarının güçsüzleştiğini hissediyor ve giderek omuzları çökmeye başlıyordu. Önünde bulunarak ona yol gösteren kişi "Buyurun müdüre hanımın odası burası." Diyerek oradan uzaklaştı. Ferit sağlam bir nefes bırakarak kapıyı tıklattı, cevap dahi beklemeden kulpundan tuttu ve içeriye girdi.
Müdüre hanım, güvenlikten öğrendiği bilgilerle "Buyurun Ferit Bey size nasıl yardımcı olabilirim?" Dedi.
Ferit birkaç adımda kadının masasının önüne geldi. "Aslında durumu nasıl açıklayacağımı ben de tam olarak bilmiyorum." Sesi tereddütlü çıkarken elini kolunu nereye koyacağını bilemez halde olması müdürenin gözünden kaçmadı. Onu bir nebze olsun rahatlamak adına "Lütfen oturun." Diyerek eliyle işaret etti. Ferit minnettar bakışlarla kadına baktı ve gösterdiği koltuğa oturdu.
"Evet sizi dinliyorum, size nasıl yardımcı olabilirim?"
"Yaklaşık bir ay öncesinde yurdunuza Ecem adında küçük bir kız çocuğu bırakılmış. Annesi Eylül... O, o kanser hastasıydı." Başını önüne eğerek boğazında oluşan düğümü yok etmeye çalıştı.
Müdüre hanım gözlerini kısarak bir an hatırlamaya çalıştı. Sonra aklında yer eden kadının kötü hali gözlerinin önünde canlandı. Kızını bırakırken yüzünde gördüğü acıyı, mecburiyetini, çaresizliğini zihninde hatırladı.
"Evet hatırladım, o gün kızının yanında ne kadar dirayetli olmaya çalışsa da ayrıldıktan sonra çok gözyaşı dökmüştü. Siz Eylül Hanımın nesi oluyorsunuz?" Bakışları sorgular bir halde olsa da alacağı cevabı hissetmiş gibi bir yandan da suçlayıcı baskıyı hissettiriyordu.
"Ben, şey..." dedi kekelemeye başlarken bir yandan da eliyle saçlarıyla oynuyordu. Ne diyebilirdi ki? Ben onun eski sevgilisiydim dese nasıl bir hak iddia edebilirdi?
![](https://img.wattpad.com/cover/246609354-288-k219978.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAYAN YÜREĞİM
RomansaDÜNYA'NIN 6 KELİMELİK EN KISA ÖYKÜSÜNÜN BİR GÜN BAŞINA GELECEĞİNİ BİLEMEZDİ