20.BÖLÜM

597 95 21
                                    

"Yıldızın kaydığı yerde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yıldızın kaydığı yerde..."

Çiçek Hanım elinde tuttuğu tüfeği hala karşısında duran üç adama doğrultuyordu. Çakır ileriye doğru bir adım atarak "Anne ne yapıyorsun? Bırak şu tüfeği, hem nereden buldun sen dedemin tüfeğini?" dedi.

Çiçek Hanım "Höyt!" Diyerek onun ilerlemesini durdurdu. "Geri bas Çakır, yoksa oğul moğul dinlemem yakarim çirani." Dedi ona göz dağı verir gibiydi ses tonu.

Çakır ellerini teslim olur gibi havaya kaldırsa da içten içe çok kızgındı. Annesinin eline silah almak zorunda kalması, Gökçe'nin gözyaşlarına boğulması, Ferit'in karısının yerini öğrenmesine sebep olması ,Efe'nin suçsuz yere hırpalanması ve tüm bunlara sebep olan Gaye'ye çok öfkeliydi.

Gecenin bir vakti defalarca Çakır'ı aramıştı. Çakır onun huyunu bildiği için aramaları cevapsız bırakmıştı. Ama attığı mesajı gördüğünde gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep oldu.

"Çakır, yalvarırım ablamın yanına git. Ferit onun yerini öğrendi." Yazıyordu. Çakır duydukları ile şoka girmişti. Ağzında homurdanarak hızla Gaye'yi aramış ve sadece iki kelime kullanmıştı. "Nasıl? Kim?"

Gaye, bu iki kelimenin altında yatan binlerce soruyu biliyordu. Gözyaşları içinde "Özür dilerim, ben mecbur kaldım. İkimiz için yapmak zorundaydım." Sesi kesilmiş boğazından arka arkaya hıçkırıklar firar etmişti.

"Allah kahretsin Gaye, bencilliğinden bir gram bir şey kaybetmedin. Yıllar önce de bencildin şimdi de bencilsin. Yazık bana ki senin düzeldiğini sanmıştım. Yazık." Sesi çok duygusuz çıkmıştı.

"Çakır , lütfen beni bir dinle." Dese de adamın onu bir dakika daha dinleyecek ne vakti ne de tahammülü kalmamıştı. Suratına telefonu kapatmış acele ile yola çıkmıştı. Çakır'ı da Gökçe'yi de defalarca aramış ama bir türlü onlara ulaşmayı başaramamıştı. Annesini telaşa düşürmek istemediği için onu aramamıştı. İçinden bin bir dua ederken Ferit'in onları görmemesi için içten içe yakarmıştı yol boyu. Ama annesinin işlettiği pansiyonun önüne geldiği an gördüğü manzara dehşetin de ötesinde kötü bir kabus gibiydi. Görmeyi dilemediği, annesinin ya da Gökçe'nin şahit olmasını istemediği bir manzara ile karşılaşmıştı. Koşarak arabadan inse de gücü çılgınlar gibi birbirine saldıran iki adamı ayırmaya yetmemişti. Ta ki annesinin rahmetli dedesinin tüfeği ile karşılarına dikilmesine kadar. Annesi olaya el koymuş Gökçe'yi eve göndermiş şimdide her birinden ayrı ayrı hesap soracaktı.

Çiçek Hanım aslen Karadenizli değildi ama canından çok sevdiği eşinin memleketine olan sevdasını o vefat ettikten sonra yaşatmak için Karadeniz şivesini kullanıyordu. Ağzından çıkan her kelime ona eşini hatırlatıyor, sanki onun anısını yaşatır gibi kadını mutlu hissettiriyordu. Karadeniz şivesi ile ağzından çıkan her kelime de eşini yanında hissediyor, yalnızlığını unutuyordu.

DAYAN YÜREĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin