Herkese merhabalar, sabahın ilk ışıkları ile yeni bölüm ile karşınızdayım. Uzun ara vermeye hiç niyetim yokken bilgisayardaki arıza sebebiyle yeni bölümü anca yükleyebildim. Bir sıkıntı yaşamadığım sürece bölümleri hızla yüklemeye çalışacağım. Yeni bölüm yoksa bilin ki bir sıkıntı yaşıyorumdur. :) Yani bölümün gelmemesi keyfi değil ;) Bu arada bölüm arası tepkilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. İnstagram hesabımdan bölümün görselli alıntılarını takip edebilirsiniz, dilerseniz beni etiketleyerek istediğiniz görselleri sosyal medyalarınızda da paylaşabilirsiniz;)
İnstagram adresim: ozlemugurluaydin
Not:Hikayeyi okuduğunuz tarih ve saati yazarsanız mutlu olurum ,
benim yayınladığım tarih ve saat 22 Temmuz 2022- 06:07
33.BÖLÜM
"Hakikatin yakamozunda..."
Huzursuzluk samimiyetsizliği geceden içeriye girer gibiydi. Nağme herkesi gönderip Gökçe ile evine geri döndüğünde arkadaşını güçlükle sakinleştirebildi. Öylesine gafil avlanmışlardı ki yaşananlar talan etmişti hayalini kurdukları en özel günlerini. İstemeden boyun eğmek zorunda kaldıkları dipsiz bir hüznün içine sürüklemişti onları. Ne kadar yarenlik etseler de birbirlerine, isimsiz acıların yüreklerinde yankılanmasına engel olamadılar.
Nağme kucağına başını koymuş Gökçe'nin başını okşuyordu. O kadar çok canı yanarcasına ağlamıştı ki hüzün damlalarının izleri yanaklarında hala dururken salondaki kanepede dizlerinde küçük bir bebek gibi kıvrılıvermişti. Nağme usulca kızın başına yastığa yerleştirip ayağa kalktı. Odasına giderek bir battaniye getirdi. Uyandırmamaya dikkat ederek üzerini örttü. Elini kalbinin üzerine yerleştiren Nağme nefes alamadığını, boğulduğunu hissetti. Bulunduğu mekân giderek üzerine üzerine geliyor acı adeta yüreğini kuşatarak apansızca sarıyordu. Orada daha fazla duracak gücü kendisinde bulamayan kız hızlı adımlarla gecenin karanlığı saatin geç vakit oluşuna aldırmadan kapıya yöneldi. Anahtarlarını alarak hızla atan kalbini sakinleştirmek için dışarıya çıktı. Evinin önüne indiğinde biraz olsun sakinleşebilmişti. Gözlerini hayalini kurduğu, yaşamaya niyetlendiği annesinin vasiyeti ile can bulan mekâna gecenin karanlığında uzaktan öylece baktı. Ne ummuş ne bulmuştu. Ne kadar çabalasa da tekrar dibe çakıldığını hissetti. "Ömer..." dedi fısıltı halinde. "Beni nasıl buldun? Yine peşime neden düştün? Neden hala vazgeçmedin?" diyerek elleriyle yüzünü sıvazladı.
Hayatını gül bahçesine çevirmeye niyetlenen kız yeniden cehenneme itilmeye çalışıldığını hissetti. Gül olmaya niyetliyken ateş olmaya zorlanmak zoruna gidiyordu. Çünkü neyin içindeysen o sirayet ederdi diline, gözüne, yüreğine, yüzüne... İçindeki ne ise yansıması da o oluyordu. Asla daha azı daha fazlası değil.
"Hep geçmişe özlem duyuyoruz değil mi Nağme? Yaşama imkânımız varken yaşayamadıklarımıza, Konuşma imkânımız varken sustuklarımıza, gülme imkânımız varken asık suratlı hallerimize, umuda imkânımız varken ümitsizliği seçişimize, tercihleri biz yaparken sonuçları acımasızca kadere yükleyişimize. Aslında içimizde her şeyi başaracak güç varken güçsüzlüğü seçmemize yanıyoruz."
Nağme duyduğu gaddar ses ve ard arda gelen acımasız cümleler ile irkildi. Sesin sahibi özünde taşyürekli, kalpsiz, nemrut bir adam değildi ama söz konusu Nağme olduğunda adamın şirazesi bir noktada bozuluyordu. Ve en çok kızın canını bu durum yakıyordu. Nefes almak ve daha sağlıklı sağduyulu düşünmek için çıktığı yolda karşısına yine o çıkmıştı. Çakır...
![](https://img.wattpad.com/cover/246609354-288-k219978.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAYAN YÜREĞİM
RomansaDÜNYA'NIN 6 KELİMELİK EN KISA ÖYKÜSÜNÜN BİR GÜN BAŞINA GELECEĞİNİ BİLEMEZDİ