Açılış Günü
Ateş düştüğü yeri yakardı. O gecenin sabahında Çakır'ın suratında patlayan tokat yüreğine tarifi imkânsız bir pişmanlık ateşini düşürmüştü. Ne yere ne de göğe sığamıyordu. O melun sabahtan bu yana seherler bir türlü olmuyor, Çakır'ın dünyasında geceler gündüzlere dönmüyordu. Ruhu gergin, kalbi çekingen, bedeni tedirgindi. Kahır öyle bir avucu içine almıştı ki adamı adeta nefesini tüketiyordu. Nağme'yi düşündü. Sözleri ile ona nasıl büyük bir haksızlık yaptığının farkına vardı. Nağme ile geçmişteki tatlı didişmeleri zihnini kuşatırken bakışlarına her an bir damla daha acı tebessümler yerleşti. Öyle laflar etmişti ki kıza günlerdir onları uzaktan uzağa izliyor ama bir adım daha atıp yanlarına gitmeye cesaret edemiyordu. Aslında biraz da Nağme'nin gazabından korkuyordu. Biliyordu ki onun yapacakları asla bir tokat ile sınırlı kalmayacaktı. Burnundan fitil fitil getirecek ama asla yapacaklarından geri durmayacaktı.
Çakır her ne kadar barış meşalesi yakmak istese de Nağme'nin bu yönde tek bir adım dahi atmayacağını biliyordu. Yaşanmadan israf edilmiş bir aşktı onlarınki ... Duyguları sökün etse de itiraftan ve kabul etmekten uzaktı hissettikleri. Öfkesi her güzel anı mahvetmesine, basiretini kaybetmesine sebep oluyordu. Şimdi tüm sözlerini düşünmüyor onu hakir hallerin içine fark etmeden nasıl da düşürdüğünü ayrımına varıyordu. Hadsiz bir tavırla kızın gönlünde yanan mumu da söndürmeyi başarmıştı. Aklının sınırları yaptıklarını kabul edemiyor ve söylediklerini hazmedemiyordu. Zifir bir acının içinde ,köhne karanlık girdapta, yankısız bir zamanda çaresizlikten kıvranıyordu. Gözleri gelip gideni izlerken ruhunu puslu bir zaman diliminde hissediyordu. Uzak düşmüştü yanında olmayı dilediklerinden. Aklı bu güzel günü mahvetmemesi gerektiği yönünde işaretler verse de kalbi de ruhu da buna müsaade etmedi. Ayakları oradan uzaklaşmak yerine adımları yakınlaşmaya hevesliydi. Artık budalaca bir gururun esiri olmayacaktı. Yüreğindeki yarım kalmış arazlı sevdasına karşı hissettiği heyecandan zerre geri durmamaya kararlıydı. Kalbinin aynasını ışık tutacaktı geleceğine. Çakır adım adım içeriye girdiği mekânda etrafa gülücükler saçan Gökçe ve Nağme'yi gördü. Mutluydular.
Gökçe , Ferit'in yerini öğrenme ihtimaline karşılık ailesinin açılışa katılmasını istememişti. Ailesi her ne kadar kızlarını yalnız bırakmak istemeseler de Gaye'nin son yaptıklarını da bildikleri için Gökçe'nin korkularını anlayıp ona hak verdikleri için bu duruma saygı duydular.
Çakır, ellerini ceplerine yerleştirip öylece takılı kaldı. Nağme'nin doğal güzelliğine eşlik eden gözlerindeki ışıltılı bakışlarını ondan alamamasını sağladı. Nağme adamın varlığını hissetmiş gibi gözleri birden Çakır ile buluştu. O an zaman kavramını yitirdi. Etraftaki tüm insanlar ikisi içinde bir bir anlamını kaybederken her şey bir toz bulutu ile an be an . Sözleşmişler gibi ikisi de birbirine adım adım geldiler. Karşı karşıya geldiklerinde Nağme her ne kadar bugünü mahvetmek istemediği için dilini muhafaza etmeye çabalasa da imalı bakışlarını adamın suratından esirgemedi.
"Cesaretine hayran kaldım doğrusu, ben seni o günden sonra ülke dışına kaçmışsındır diye düşünüyordum."
"Bir hoş geldini de mi hak etmiyorum Nağme?"
"Hoş gelmen için davet edilmen gerekirdi Çakır? Bildiğim kadarıyla ne ben ne de Gökçe tarafından bugün buraya davet edilmedin."
"Ben hatır davetlisiyim Nağme."
"Sözlerin bildiğim kadarıyla hatır bırakmadı yüreğimizde."
Kızın bu sözlerine karşılık adamın yüzünde acı hissedilirken ıstıraplı bir gülümseme dudaklarında dans ediyordu. Dilinden tek bir cümle dökülmeye cesaret edemezken sessizliğin soğuk tınısı bir kefen gibi sardı yüreğini... Adını hasret bildiği, gözlerini vuslat saydığı kadın tehditkâr bakışlarla ona bakıyordu. Bilmiyordu her bir bakışının adamın göğsünde düğümlendiğini.
![](https://img.wattpad.com/cover/246609354-288-k219978.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAYAN YÜREĞİM
RomansaDÜNYA'NIN 6 KELİMELİK EN KISA ÖYKÜSÜNÜN BİR GÜN BAŞINA GELECEĞİNİ BİLEMEZDİ