46.BÖLÜM

250 54 9
                                    


Gökçe ve Efe dakikalardır arabanın içinde yol alıyorlardı. Uğursuz bir sessizlik içinde nefes alır gibiydiler. Bu suskunluğu bölen ise Efe'nin çalan telefonu oldu. Israrcı aramanın sahibinin ismini gördüğünde ise arabayı kullandığı için telefonu açması için Gökçe'ye uzattı. Genç kadının bir an kaşları çatılsa da ekranda Nağme'nin ismini gördüğünde Efe'nin uzattığı telefonu aldı.

Nağme "Alo Efe." Dedi tedirgin çıkan sesiyle.

"Efendim Nağme."diyerek karşılık Verne Gökçe'ydi.

"Gökçe, kuzum kusura bakma rahatsız ediyorum ama."

"Saçmalama Nağme neden rahatsız olalım aramandan." Dedi kızgın çıkan sesini fark etmesini istercesine üzerine bastırarak konuşmuştu. Nağme daha ağzını açamadan arkadan huzursuzca homurdanan Çakır'ın "O herife söyle hemen kardeşimi geri getirsin yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." Diyen sesi yankılandı. Nağme Çakır'ın bu sözlerine derin bir bıkkınlıkla "Of!" dedi.

"Sen niye aramıştın Nağme?" Daha fazla şu an için arkadaşına ve abisine katlanabileceğini sanmıyordu.

"Kuzum sen boş ver Çakır'ı ben hallederim onu."

"Sen neyi hallediyormuşsun Nağme Hanım." Diyerek gürleyen sesi yok sayan genç kadın "Cafe'de fırına kek koymuştun biz ortalığı toparladık keki de fırından çıkardık. Aklına gelir de geri dönmeyin şimdi diye haber vereyim dedim."

Gökçe aklına gelen fırındaki kek ile birden suratını huzursuzca astı. "Ya kusura bakma Nağme, kek tamamen benim aklımdan çıkmış."

"Önemli değil canım, ben hallettim. Çakır'ı da merak etme o işte ben de, sen yeter ki iyi ol."

"İyi ki varsın Nağme."

"Sen de canım şimdi kapatmam lazım, yoksa bu abin sana da bana da huzur vermeyecek." Diyerek cevap beklemeden telefonu kapattı. Onun bu hallerini tatlı bir tebessüm ile karşılık veren Gökçe telefonu Efe'ye geri uzattı.

Efe telefonu alırken parmak uçları bir an genç kadının parmaklarına değdi. Kısacık bir temas ile bir ömür yetecek heyecanı hisseden adam elini aleve değmişçesine geriye çekti. Dikkatinin dağılmaması ve soğukkanlı olması gereken bir süreç içinde küçücük bir temas bile onu allak bullak etmeye yetiyordu. Gökçe, Efe'de ki anlık değişimi fark etse de üzerinde çok fazla durmayarak gözlerini yine yola sabitledi.

"Nereye gidiyoruz?" dedi ellerini göğsünün altında birleştirdi.

"Seni sensiz yaşadığım bir yere götürüyorum. Şanslıysak gitar çalan gençlere de rastlarız." Dedi gülümseyerek yan bir bakış attı. Gökçe onun cümlelerine anlam veremeyerek bakmıştı.

"Bazen kelimelerini de cümlelerini de anlayamıyorum biliyor musun?"

"Anlamak, anlamlandırabilmek de nasip işidir Gökçe, demek ki kelimelerimin anlamını anlamlandırmak da senin nasibin değilmiş. Ya da zamanı değilmiş." Dedi yaşadığı onca yıl dilsiz sevdasının sahibi kadına. Gökçe şu an için daha fazla konuşmak istemenin anlamsızlığını fark ederek sustu. Bu gece çok uzun olacaktı. Aldığı kararları ilk Efe'ye açıklayacaktı ve vereceği tepkiyi az çok tahmin edebiliyordu.

Efe aracı durdurup "Geldik." Dediğinde Gökçe kaybolup gittiği düşüncelerinin içinden ansızın uyandırıldığını hissetti. Efe genç kadına dönerek "İnelim mi?" dediğinde başını olumlu anlamda sallayan kadın arabadan aşağıya indi. Efe genç kadının tam karşına gelerek gözlerinin içine bakarak Gökçe'nin fark etmesine ve izin vermesine fırsat vermeden Nağme'den aldığı hırkayı omuzlarına usulca yerleştirdi. Hırkanın yakalarından tutarak gözlerinin içinde kaybolan adamın dilinden "Üşüme." Kelimesi döküldü. "Vakit epey geç oldu, hava da soğudu." Diyerek devam etti. Gökçe bir an ne diyeceğini bilemez bir hale geldi.

DAYAN YÜREĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin