55.BÖLÜM

194 51 11
                                    

55. BÖLÜM

Bir Hafta Sonra

İnsanoğlunun temelde sahip olduğu bazı psikolojik ihtiyaçları mevcuttur. Güvenlik, sevgi, saygı, kendini gerçekleştirme, kendini ifade edebilme, değer görme gibi… Psikolojik ihtiyaçlarımız bir engel ile karşılaştığı an kişi olumsuz duygular yaşamaya başlar. Acıyı, öfkeyi, kızgınlığı hisseder, korku, üzüntü duyarak kendince tepkiler geliştirir ve bunu karşı tarafa bazen bilinçli bazen de bilinçsiz olarak yansıtır. Eğer hissettiklerinin karşılığında karşı taraf duygudaşlık yoksunuysa ve eş duyum bilincine sahip değilse kişi kendini daha kötü hisseder.

Metin Bey sürekli geçmişte yaşayan, yaşadıklarını bir türlü unutamayan ve hatırlamayı sürdürmek adına her şeyi yapan kişiydi. Geçmişinde yaşadığı her şeyin acısını eşinden çıkarmış, çocuğunda telafisi mümkün olmayan beyninin en derinine yazılmış psikolojik travmalar yaşamasına sebep olmuştur. Bu da Melih’in psikolojik anlamda sağlıklı bir birey olmasını engellemiş ve beyninin sürekli intikam üzerine olumsuz düşünceler oluşturmasına sebep olurken bu durum geleceğine çözülmemiş bir sorunun mirası olarak kalmıştır. İnsanın kaderinde bazı darboğazlar mevcuttur. Ya bu darboğazdan sağ salim çıkış yolu bulursun ya da kaderine boyun eğerek hissizleşip sessizleşerek nefes almaya devam edip yaşamaktan vazgeçersin. 

Yalnızlık sessizliği doğurur. Hissederek yaşamak varken sessizliği seçmek çözüm değildir. Yalnızlığa köle olmak doğru değildir. Kırık dökük acılar içinde kıvranarak yok olmayı tercih etmek sağlıklı değildir. Gizlenen korkular gün yüzüne elbet bir gün çıkar ortaya. Bellekteki yarım yamalak yara bere içindeki izler ansızın belirginleşmeye mahkûmdur. Metin Beye yılların zaman süzgeci unutturamamıştı karşılıksız sevdasının sözde ihanetini. İntikam uğruna heba etmişti eşini ve bir tanecik evladı olan Melih’i.

Melih vicdan azabı ile kıvranıyordu yıllardır yaptıklarından ötürü, ama nafile telafisi mümkün değildi yaşattıklarının. Sebeplerinin haklılığı, adalet ve vicdan terazisinde dengeyi sağlayamazsa gerçeklerin geçerliliği hüküm giyemez.

Melih, muayenehanesinin önünde dalgın bir halde oturuyordu. Yılların yükü altında ezilirken kendisine bir çıkış yolu arıyor ama bir türlü bulamıyordu. Bir hafadır Derya ile konuşmaya çalışıyor ama gardiyanı Çakır, Caner ve Efe tarafından engelleniyordu. Ha bir de Zahide ve Safiye teyze ikilisi vardı. Aşılamaz ihtiyarlar. Ne yapacağını bilemez halde büyük bir buhranın içinde sürüklenip duruyordu. Hiç belemediği anda yanında bir kıpırtı hissetti ve önüne doğru uzatılan paket halinde yapılmış ekmek arası gözlerinin görüş alanına girdi. Başında dikilen ve kendisine balık-ekmek sunan kişiyi gördüğü an gözlerine inanamadı. Hızla ayağa kalkan adam “Gökçe?” dedi şaşkınlıkla. “Sen buradasın.” Dedi cümle kurmaktan ziyade orada genç kadının bulunmasına anlam verememiş şaşkın bir haldeydi. “Ama nasıl? Neden?”

“Bu nasıl karşılama Doktor? Hem de sana öğle yemeği getiren bir hanıma bu şekilde bir karşılık vermen çok nezaketiz oldu doğrusu.”  Havada asılı kalan elinde ekmek arası olan kadın hayal kırıklığı barındırdığı gözleriyle usulca aşağıya doğru indirdi elini. 

“Neyse ben rahatsız ettim seni galiba.” Arkasını dönüp gitmeye hazırlanırken buraya gelirken hiç böyle hayal etmediğini düşündü. Melih bir an panikle “Dur Gökçe.” Dedi hızla önüne geçerek gitmesine engel olmak istedi. Elini ensesine götürüp ovuşturarak “Ben sadece şaşırdım, kusura bakma lütfen. Günlerdir herkes bana karşı düşmanca tavırlar sergilerken senin dostane teklifin bir an afallattı beni.” Dedi itiraf niteliğindeydi tüm cümleleri. Gökçe başının anlıyorum dercesine hak verir gibi aşağıya yukarıya salladı. Efe, Çakır ve yeni tanıştıkları Derya’nın nişanlısı Caner kuş uçurtmuyorlardı Mevsim Pansiyonunun etrafında. Ama Gökçe’yi durdurmaya yetmemişti tüm bu güvenlik önlemleri. Nağme sayesinde herkesi atlatmayı başarmıştı. 

DAYAN YÜREĞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin