"O zaman haftaya aynı saatte?"
"Sizi bekliyor olacağım Rana hanım, lütfen olaylar üzerine çok düşünmeyi bırakın ve kendinize farklı hobiler bulun." Genç kadın konuştu gözleri dolu dolu. Hastası odadan çıkınca seanstan önce arayan arkadaşlarına dönüş yaptı.
"Ee Dalin, bitti mi işin? Ona göre yanına geleceğim. Geçenki yemek borcunu ödeyeceksin." Genç kadın arkadaşının hitap şekline gözlerini devirdi tekrar. İsmini yanlış söylemekten asla vazgeçmiyordu.
"Aa yalancıya bak! Asıl senin bana yemek borcun var. Dünkü iddiayı ben kazandım cicim."
"Ups, bu detayı gözden kaçırmışım. Neyse ya yemek yiyelim de kimin ödediği önemli değil. Açım aç!" Elini ağzına kapatıp gülerken arkadaşının haline hayret etti Lalin. Genelde aç olan taraf o olurdu.
"Deniz senin içine ne kaçtı? Sen bu kadar aç mıydın? Meralciğim'i arayayım mi kızını aç bırakmışlar yaban ellerde diye?"
"Aman sakın! Vallahi kilo alırız. Yani gelince midem bayram ediyor ama sürekli karbonhidrat yediriyor canım anam." Lalin masanın üzerini toparlayıp ayağa kalktı arkadaşıyla konuşurken aynı zamanda.
"Nerdesin sen şimdi geleyim yanına. Bu arada Eylül'le konuştun mu, aradım reddetti."
"Biz beraberiz şu an, kahve almaya gitti canı çekmiş. Buluştuğumuzdan beri kahve istiyorum diye sayıklayıp durdu."
"Ha iyi o zaman. Bir de bu mükemmel arkadaşınıza almışsınızdır diye düşünüp bana da alın demiyorum bebeklerim. Konum at yarım saate yanındayım."
Çantasını alıp pantolonunun paçalarını düzeltti ve çıktı odadan. Gözleri hâlâ kırmızıydı. Çok çabuk ağlıyordu ve pek de yardımcı olmuyordu bu özelliği.
Arabasına binip atılan konuma doğru sürerken bir şarkı açtı. Şarkıya eşlik ederek geçen yolculuk Deniz'in bürosunun yakınlarındaki bir kafede sona ermişti. Üşengeç arkadaşı muhtemelen yol çekmek istemediği için burada buluşmuştu Eylül'le de. Hep gittikleri kafe kapanınca yaşadıkları hayal kırıklığından sonra uzun süre aynı yerde oturmamışlardı hiç. Bir daha üzülmemek için. Düşüncelerine kendi kendine gülüp içeri geçti. Yine duvar kenarında bir masaya kurulmuşlardı. Orta yerlerde oturmayı sevmiyordu üçü de.
Masaya oturup çantasını diğer sandalyenin üzerine koydu ve arkadaşlarına döndü. Selamlaşıp kahvelerini söylediler.
"Ay sen ağladın mı yine? Gözlere bak kıpkırmızı." Eylül gülerek konuştuğunda Lalin dudaklarını büzdü.
"Napim etkileniyorum! Size de anlatamıyorum ki mahremiyet açısından. Ama birazcık dedikodu yaptık onu anlatacağım. Ay neler olmuş neler, yemin ederim Dallas'dan hallice kadının ailesi!" Aniden değişen ruh hali arkadaşlarını güldürürken garipsemediler bunu. Alışmışlardı artık, çocukluktan beri tanıyorlardı birbirlerini.
"Valla ben yengesi kayınbiraderine yazmaya başlayınca bıraktım... Eylül sen nerede kaldın bebeyim?" Eylül kafasını yasladığı elinden çekip boş bakışlarla arkadaşlarına döndü. Konuya verememişti kendini.
"Dünyadan Eylül'e dünyadan Eylül'e, huuu! Hayır gökyüzüne bakarken dalıp gitmene alışkınız ama bu dalma şeklini garipsedik bebeyim, dökül!" Eylül kahvesinden tekrar bir yudum aldı ve başını ovdu.
"Kayra'yla tartıştık..." Lalin çift terapisindeymiş gibi bir tavır takınarak konuştu.
"Sorun nedir?" Eylül kahve bardağıyla uğraşırken konuştu tekrar. Deniz'se arkadaşlarını izliyordu. İlişki konularında hep daha kötü olmuştu. Tabii Eren'ini saymazsak...