"Eylül değil mi konu, anlat hadi." Kayra aradıktan sonra eve girmeden geri yanına gitmişti. Şimdi de Eren, Kayra ve kendisi bir kafedelerdi. Kayra sıkıntıyla kafasını kaşıdı. Mevzunun bu kadar boklaşacağını düşünmemişti hiç.
"Evet, Eylül... Hani ben evlilik mevzusunu açtım ya, tartıştık falan. Aslında tartışma çıkacağını biliyordum. Gereksiz alınganlık falan oyundu yani. Biliyorsun bizim yıldönümümüz bugün. Bende aksiyon katayım dedim." Eren gülmemek için kendini tuttu ama en sonunda dayanamamıştı. Gür kahkahası etrafta yankılanırken birkaç kişi dönüp bakmıştı. Aldırmayıp konuştu.
"İyi bok yedin gerçekten. Aksiyon katmak için kavga çıkarmak ne amk?"
"Ne bileyim olum ya, yedik bir bok. Ee şimdi nasıl kurtarıcam ben paçayı?" Lalin gözlerini arkadaşının üzerinde gezdirdi. Eylül'ün saçma bir plan için canını sıkmıştı, bu yüzden sinirlendi.
"Gerçekten iyi bok yedin kanka, bravo. Neyse amacın çok da kötü olmadığı için küfürlerimi sessize alıyorum. Ama bu konuyu daha sonra açıp mutlaka seninle dalga geçeceğiz, haberin olsun." Son cümlesinden sonra Eren'le beşlik çaktı. Bir şey demesine izin vermeden lafına devam ederken Kayra'nın suratı hâlâ düşüktü.
"Şimdi, aklında olan planı anlat. Bir şeyler planlamışsındır diye ümit ediyorum."
"Tabii ki planladım. Sevgili olduğumuz yeri hazırlayacağım. Aslında iki gün önce de özür dileyecektim ama saçmaladım. Her neyse. Orada gökyüzünü izlemek onu her zaman rahatlatır. Birkaç şey daha var, artık o da bize kalsın. Ne dersin işe yarar mı bu?" Hevesli sesine karşın kafa salladılar. Lalin kafasını saklamakla yetinirken Eren konuştu.
"Başta sinirlenir bence ama affeder diye umuyorum. Yalnızca suyuna git ve özür dile! Öküzlük yaptın çünkü. Ayrıca, lütfen bir daha plan yapma kardeşim. En azından aksiyon arama, belanı buluyorsun çünkü." Gülüştüler. Biraz daha oturup kalktılar. Kayra sürprizi hazırlayacaktı. Eren'de kafeye geçecekti. Lalin'in bir işi yoktu. Kahvesini bitirene kadar ne yapacağını düşündü. O eve gitmeyecekti. Kendini hazır hissetmiyordu. Yine ani bir kararla babasını aradı. Bu midesini bulandırsa da kardeşiyle tanışmak istiyordu.
0537*** aranıyor...
"Kızım?" Mide bulantısını yok saymaya çalışıp konuştu.
"Kardeşimle, tanışmak istiyorum."
"Görüşmek istemediğini sanıyordum.. fikrini değiştiren şey nedir?"
"Düşündüm de, sizin gibi iğrenç insanların çocuğu olmak onun suçu değil. Bu hikâyenin masumlarından, annem gibi... Sen ve metresin umrumda değil. Kendimi hâlâ senin kızın olarak görmüyorum, bu midemi bulandırıyor. Çıkış saatini söyle yeter. En fazla iki saat, çok geç olmadan getiririm."
"Yarım saate çıkarlar." Telefonu kapatıp çantasına koydu ve ayağa kalktı. Hesabı az önce ödemişlerdi. Kafeden çıkıp kreşe çevirdi rotasını.
Yaklaşık on beş dakikada gelmişti kreşin önüne. Demir kapıyı geçip bahçeye girdi. Babası öğretmene haber vermiş olmalıydı. Kapının önüne geldiğinde kapı açıldı. Başta öğretmen arkasından çocuklar çıktığında çocuklara bakınıyordu. Gelen bildirim sesiyle çantasından çıkardı telefonunu. Babasındandı mesaj. Minel'in fotoğrafını atmıştı. Fotoğrafa baktı, kahverenginin açık tonlarına sahipti gözleri, uzun kirpikleri de görüntüye dahil olduğunda güzel duruyordu. İstemsizce gülümsetti bu Lalin'i.
Kafasını kaldırıp tekrar çocuklar arasında gezdirdi gözünü. Çocuklardan birkaçının gözü Lalin'in üstündeydi. Daha önce burada görmemişlerdi onu. Minel'e baktı. Göz göze geldiler. Yavaşça gülümsedi Lalin. Küçük kız sorgulayan bakışlarla bakmaya devam ederken yanına yürüdü.