sea
bu işi ciddiye alan bir yazar olarak 6 ay olmadan geldim.başlayabiliriz.
**
Bora'dan"Lalin! mızıkçılık yapıyorsun şu an verir misin artık?" cevap vermeden oyuna devam ederken bacağını çimdikledim sinirle.
"hayatım şarjım bitti bak verir misin şunu?"
"hurma şekerim çok özür dileyerek söylüyorum ki elinin ayarını s-" kaşımı kaldırıp bakmaya devam ederken sustu. sesinin tonunu düşürdü. "küfür etmiyorum tamam, bakma öyle."
"e bir zahmet Lalin hanım, sevgilinizim ya hani bir ayrıcalığım olsun. küfür yemeyelim."
"ne yani küfür mü ediyorum ben?"
"yok canım olur mu hiç? sen küfür etmiyorsun Lalin, sen küfürsüz cümle kurmuyorsun."
gözlerini belertip bakarken ciddi olup olmadığımı ölçüyordu.
"evet hayatım gayet ciddiyim, küfürbaz haydo'dan hallicesin." konuşmasını beklemeden cevap verdiğimde omuz silkti.
"peki peki, dikkat ederim."
oyuna döndüğünde dikkat etmeyeceğini biliyordum, adım gibi hem de..
telefonumu şarja takıp internet bataklığına geri döndüm. bugün hiçbir şey yapmadan sadece oturmuştuk, tuvalet ve yemek ihtiyacımızı gidermek dışında.
"hay babanın şarap çanağına sıçayım ben ya! o ayakkabıyı düşüneni ayrı tasarlayanı ayrı-"
"Lalin! az önce konuştuk daha yavaş."
"ay rekora gidiyordum Bora sus çok gerginim şu an."
"demiyorum bir şey."
birkaç haftadır boş olduğumuz her an oyun oynuyordu. tercih edildiğim oyunun subway surf olması gururumu kırıyordu doğrusu.. geçen gün bir şeyler yapalım demeyi bırakmıştım ben de. onun gibi telefona gömülmüştüm.
telefonu kapatıp ayağa kalktım. sıkılmıştım artık. mutfağa girip kaydettiğimiz tatlı, poğaça tariflerinden birini açtım. elimde olan malzemelere bakarken pek çok şeyin eksik olduğunu görünce cüzdanımı alıp çıktım evden.
kapıyı bilerek sert kapatmıştım. belki farkıma varırdı.
apartmandan çıktığımda iki üç adım atmıştım ki kapı tekrar açıldı.
"Bora! ay hurma şekerim nereye gidiyorsun ya? aşkım küsme tamam gel oynamıyorum oyun falan." koluma yaslanarak konuşmasıyla güldüm.
"gidiyorum Lalin belki oyuna dalıp beni unutmayan biriyle karşılaşırım, ne dersin?"
tek kaşını kaldırma sırası ondaydı. pekala, bununla baş edebilirdim sanırım.
emin misin?
emin olmaya çalışıyorum. ama o böyle öldürecek gibi bakarken çok zor.
"şakaydı?" kolumu omzuna sardım.
"bu şakanı daha sonra konuşacağız bebeğim ama önce nereye gidiyordun onu öğreneyim."
"markete."
"ay ben boş yere mi Jake'i bıraktım yani? bok yoluna gitti çocuk.."
"Ya Lalin, farkında mısın kaç haftadır beraber hiçbir şey yapmadık? boş günlerimiz gerçekten bomboş geçiyor. her seferinde bir plan yapalım diyorum ama sen erteletiyorsun."