w-3

621 71 54
                                    

Telefondan bana ulaşamayan arkadaşlarım bu sefer Ron'u aramaya başlamışlardı. Hatta akrabalarım bile arıyordu.

Bir tanecik mesajın bu sonuçları doğurması ne kadar da mantıksızdı!

Konuşulması gereken ben değildim. Benim mesajım da değildi. Konuşulması gereken benim mesajımın içeriğiydi. Yanlış bir kelime bile yazmamıştım. Yazdıklarım harfi harfine doğruydu.

Ama Ron'un telefonundan bakınca birkaç tane anti hesabı açıldığını gördüm. Hesap açıldığını ileten Lavender'dı tabii ki.

Birkaç saat önce yazdığım bir mesaj yüzünden hem linç yiyordum hem de yüceltiliyordum.

"Insanlar ne garip" diye mırıldandım. Annem telefonunu kapatırken eli ile alnına vurdu.

"Gazeteciler" dedi kısık ses tonuyla. Sanki yan odamızdalarmış gibiydi sesi.

Bu birkaç saat içinde neler olmuştu! Hayran değil FBI ajanıydılar sanki!

"Bu kadar büyütülecek bir şey değil anne. Yarına unutulur." dedim umursamazca. Başka bir magazin haberinin bu haberin üzerini kapatacağına eminim.

"Sen öyle san" dedi Ron gülerek.

Ortada komik bir şey mi vardı?

Sanırım ben bencillik yapıp annemin karnındayken Ron'un beynine gidecek bütün beyin hücrelerini toplamıştım.

"Kızım" dedi annem derin bir nefes vererek " Mesajda yazdıkların doğru buna bir şey demiyorum." dedi yüz rengi bir ton açıldı. "Ama bir şey yapmadan önce neden düşünmüyorsun ki?" sitem etti.

Anneme döndüm ve beni anlayacağını umarak konuştum " Anne, ben okuyacağını nereden bileyim? Hem okuması da iyi oldu. Bu konuya nasıl takıntılı olduğumu biliyorsun. Belki bir iki şey öğrenir." dedim burnumdan soluyarak.

George "Peki, senin elalemin hesabında ne işin var küçük kız kardeş." diye sordu, sesini ciddi tutmaya çalışıyordu.

Ben daha ağzımı açamadan Fred "Abine cevap ver." dedi. Gözlerimi devirdim. Sen söylemesen de cevap verecektim zaten. Bunu sesli söylemedim elbette. Abilerim ne kadar şakacı olsalar da, ciddi halleri ürkütücü oluyordu.

"Sadece merak ettim" dedim doğruyu söylerek.

"Neden?" Ron tek kaşını kaldırmaya çalıştı. Evet, Ron tek kaşını kaldıramıyordu bu yüzden iki kaşı da havaya kalktı.

"Lavender o kadar bahsetti ki, merak ettim. Bizimle yaşıt olmasına rağmen nasıl bu kadar sevilebilir?" dedim bıkkınca.

"Biz de senin odada ders çalıştığını düşünüyorduk. Meğers-" Fred'in cümlesini sinirle kestim.

"Ders çalışıyorum ben! Robot değilim, 7-24 ders çalışamam. Kısacık  bir göz gezdirme ve mesaj yüzünden demediğiniz kalmadı!"

George "Babama açıklarken de bu ses tonunu kullanırsın umarım." dedi iğneleyerek.

"George, bak abartıyorsunuz." dedim.

Lânet olsun! Gerçekten de lanet olsun! Saçma sapan bir durumda kaldığıma inanamıyorum.

Magazincilerin de işi mı yok, neden böyle bir haber yapma gereği duymuşlardı!

Ya o hayranları? Ne kadar da işsizler! Benim hesabımı buldun hadi, okuduğum liseyi nasıl buldun!

***
Babam eve geldiğinde ölü taklidi yapmak istiyordum. Ya da pencereden atlamayı falan düşünüyordum. Belki kolum veya bacağın kırılırdı ve babam bana kıyamayıp olayı unuturdu?

Aslında korkacağım bir şey yapmamıştım. Sadece ikizlerin bile tepkisi öyle olduysa babamı düşünemiyordum. Okuluma kadar bulan hayranları bana neler yapmazlardı ki?

Işte bu yüzden ailem bana kızgındı. Charlie'nin iki buçuk saat süren nasihatini de dinlediğimi hesaba koyarsak, durumun nasıl vahim olduğunu anlatabildim mi?

Bill haberlere sadece gülmüştü. Işte gerçek abi! Delidir ne yapsa yeridir dediğini göz ardı ediyorum.

Babam eve geldiğinde bağıra çağıra adımı seslendi.

Şaka yapıyorum, elbette öyle bir şey olmadı. Babam eve geldiğinde onu kapıda karşıladım. Babamdan ne zaman bir şey isteyecek olsam gün boyu onun hoşuna gidecek şekilde davranırdım. Bu yüzden yine aynı taktiği kullandım.

Babam yüzümü görünce güzel bir tebessüm yayıldı yüzüne.

Bir an durdum. Neden gülümsüyordu ki? Evdekilerin aşırı tepkisi yüzünden böyle bir tepkiyi beklemiyordum.

Fred ve George'un ciddileştiği bir habere babam gülüyordu.

Anormaldi.

Gerçekten de başım büyük dertteydi.

"Bu karşılamanı o habere mi borçluyum?" diye sordu. Elindeki ceketi asmam için bana uzattı. Ben şaşkınlıktan birkaç saniye sonunda bana uzattığı ceketi fark ettim ve asmak için elinden aldım.

"Aslında babacım," dedim sevimli tutmaya çalıştığım sesimle. Babamın arkasından salona girdim. "Mantıklı bir açıklamam var." dedim. Babam kanepeye oturup bana baktı. Bakışları açıkla der gibiydi. 

"Aslında o mesajları atarken aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum." dedim dürüstçe. 

"Böyle bir sonuca varacağını da bilmiyordum." diye ekledim. Babam bakışlarını sehpaya dikti. " Bugün okul müdürün aradı, haberleri görmüş." dedi düşünceli görünüyordu.

Bir an nefesimi tuttum. Beni okuldan atmazdı değil mi? Hayır yani söz konusu Severus Snape olunca her şey beklenirdi ondan.

"Bu yaşımda senin sayende azarlandım." dedi. Alt dudağımı dişleyip halıya baktım. Verecek cevabım yoktu.

"Baba, özür dilerim." dedim sakince. 

Babam başını iki yana salladı " Olan oldu Ginevra" dedi. Babam sinirli olunca bana Ginevra derdi.

"Önemli değil artık. Odana çıkıp ders çalış sen" dedi. 

Babamın yüzüne bile bakamıyordum o derece utanıyordum. Babamın üstüne daha fazla gitmemeye karar verdim. Telefonuma bildirim sesi geldiğinde salondan yeni çıkıyordum. Arkadaşım olmayan insanlar birdenbire arkadaşım kesilmişti. Zaten Luna, Rolf ve Neville yeterince dalga geçmişti başka birini daha kaldıramazdım. Babamın gönlünü nasıl alacaktım acaba? Ertesi gün okul var, okula gidince ne olacak? 

Derince nefes aldım ve odamın kapısını açtım. 

Telefonu cebimden çıkardım. İnstagramdan gelmişti mesaj. Yüzbinlerce gelmişti zaten.

Göz devirdim.

Mesajlara bakmak istemiyordum ama en üstte Harry James Potter'ın adını görmeyi beklemiyordum.

@harryjamespotter: Sana bir sürprizim var 

***

What? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin