w-13

490 78 86
                                    

Oy ve yorum sayısı düştükçe benim de yazma enerjim düşüyor... Hayalet okuyuculara duyurulur...

Harry cevap verecekken matematik öğretmenimiz Filius Flitwick'in tiz sesini duyduk.

"Ginny, Harry! Ders başlıyor ders!"

Ikimiz de hızlıca sınıfa koşarken ufak bir sesle özür diledim. Eğer yanında Harry olmasaydı, hayatta derse almazdı.

Harry ile sınıfa girdiğimizde Hermione ve Astoria'nın bize sırıtan yüzlerine baktım. Sıramıza oturduk. Kitabımı açarken önüme konulan bir kağıt parçası dikkatimi çekti.

Ne cehennem? Sevenleri kavuşturacağız da ne demek?

Hemen altına yazdım.

Teneffüste anlatırım;)

Önüne koydum. Harry kağıdı okuyup bana ters ters baktı. Sonra kağıdı buruşturdu. Bu evet demek oluyordu sanırım. Ya da sadece merakından kabul etmemezlik yapmadı.

***

Teneffüs zilinin çalmasına son beş dakika kala Harry'ye yeniden yazdım.

Sınıftan birlikte çıkamayız. Hermione de gelmek isteyebilir. O yüzden bahçede buluşalım. Zaten hava çok soğuk. Atkı falan da tak, yüzünü gizle.

Harry'nin önüne kağıdı koydum. Harry tahtadaki bakışlarını kağıda dikti. Sonra da bana yandan bakıp göz devirdi.

Sürekli göz deviriyor. Sonra o güzelim yeşil gözler öyle kalacak da görecek gününü!

Beş dakika sonra zil çaldı. Harry'ye gözlerimle git demeye çalışıyordum. Yoksa sınıf dolacaktı ve dışarı çıkamayacaktı.

Harry hayranlarından özür dileyip acil bir işi olduğunu söyleyip giderkern Hermione ve Astoria bana dönmüştü.

"Kızlar, şimdi hatırladım. Benim öğretmenler odasına gitmem gerekiyor. "

"Neden?" Hermione sordu.

"Eeeee, sınav! Sınavla ilgili bir şey soracaktım!"

Astoria " Aaa, benim de sormam gereken bir şey var Mr. Slughorn'a, ben de geleyim." dedi.

"HAYIR!"

Astoria ve Hermione benim ani çıkışıma kaşlarını çatarken sersemce ekledim " Yani, Mr. Slughorn bügün okulda değil, izinli."

Elime yüzüme bulaştırmama az kalmıştı.

Neyse ki, Astoria üstelemedi.

"Biz de Luna'nın yanına gidelim o zaman." dedi Hermione. İkisi sınıftan çıktığında derin bir nefes verdim.

Onların ardından resmen koşarak merdivenlere yöneldim. Teneffüsün üç dakikasını onları ikna etmekle geçirmiştim. Geri kalanını da Harry'yi ikna ederek geçirmem gerekiyor.

O kadar hızlı çıkmıştım ki, montumu yanıma almayı unuttum. Dışarı çıktığımda fark ettim yokluğunu. Ama geri dönüp alamam. Hızlı adımlarla yürürken bir yandan da etrafı tarıyordum. Nerede bu?

Acaba gelmedi mi?

Yemekhanenin yakınlarındayken birden bileğimde bir el hissettim. Tam bağıracaktım ki " Sakın bağırma" dedi Harry. Ona döndüm, okuldan görünmüyordu gerçekten de. Yemekhanenin duvar çıkıntışı gerçekten de büyüktü.

"Ödümü kopardın!" dedim koluna bir tane vurarak. Yanına yaklaştım. Burnuma hafif bir darbe vurduğunda şok içinde ona baktım,

" Neden montunu almadın yanına?"

Burnum alev alev yanıyordu resmen, elimi götürmemek için yoğun bir çaba harcadım. Umursamaz olduğunu düşündüğüm bir sesle " Unuttum, geri dönüp vakit kaybetmek istemedim." dedim.

Başını salladı yavaşça. Aslında şu an yüzü bana çok yakındı. Bir adım geriledim, çünkü midemde garip bir hareketlenme olmuştu.

" Ron'u biliyorsun. O ve Hermione eskiden çıkıyorlardı." dedim, konuya direkt girdim.

Yarım ağız gülümsedi " Çıktıklarını bilmiyordum ama aralarında bir şey var gibiydi." dedi.

Heyecanla" Değil mi? Sen de fark ettin! Salak Ron, nedenini bilmediğimiz bir şekilde Hermione'den ayrıldı. Hermione de başka ülkeye okumaya gitti. " dedim.

Harry yanıt vermedi, sanırım nasıl yardım edebileceğini düşünüyor ya da nasıl bu işten sıyrılacağını...

" Demem o ki, eğer Ron'a Hermione'den hoşlandığını söylers-"

"Unut bunu, asla yalan söylemem." dedi Harry ciddi bir ifadeyle.

"Gazetecilere arkadaşız yalanını uydururken söyleyebiliyordun ama!" dedim sertçe. Evet, yüzüne vurmam gereken yerlerde zevkle yapacağım bunu.

" O mecburiyetti." dedi dişlerinin arasından. " Hem eğer bunu bir kişi bile öğrenirse hiç iyi olmaz. Birileri ile görüşmem yasa-" durdu ve aceleyle " Yapamam yani" dedi.

Birileri ile görüşmesi yasak mı? Bu nasıl bir hayat? Harry'nin boynunda gerçekten de görünmez bir ip vardı ve o ipin ucu da eğlence sektöründeydi. Oraya gidemez, bunu yapamaz, onunla görüşemez, orada kalmaz, onunla konuşamaz ve daha ne gibi yasaklar vardır Tanrı bilir.

Ufacık bir sesle sordum " Ya birini gerçekten seversen ne olacak?"

Yeşil gözleri kahverengi gözlerimi delip geçti, " Öyle bir şey olmayacak. Aşık olmam ben."

Kaşlarımı çattım " İnsan aşık olacağı kişiyi ve zamanını seçemez." dedim.

"Ben seçerim!"

"Bir gün yanıldığında yüzüne yüzüne güleceğim Harry James Potter ve bir gün gerekten de yanılacaksın."

"Böyle konuştuğuna göre" kaşlarını çattı " Pek tecrübeli olmalısın."

"Hayır," dedim kollarımı bir birine bağladım. " Bunu bilmek için tecrübeli olmak gerekmez."

Hafiften bir rüzgar dalgası beni vurduğunda hasta olacağıma adım gibi emindim.

"Yardım edecek misin, etmeyecek misin?"

"Yüzün kızarmış" dedi ve üzerindeki montu çıkarmaya çalışırken durdurdum " Onu giymem Harry, montunu herkes tanıyor. " dedim.

"Tanısınlar, hasta mı olmak istiyorsun?"

"Hasta olmam ben."  bunu söylediğimde hapşurmasaydım gerçekten de inandırıcı olabilirdim.

" Öyle, öyle. Hasta olmazsın."

Üzerindeki montu omuzlarıma bıraktı. Derse gideceğimiz zaman geri verebilirim değil mi? Biraz kalsın ve bu muhteşem koku bur-

Ne muhteşem kokusu Ginny? Alt tarafı bir parfüm!

"Her neyse, cevap vermedin." dedim. " Bak, tek yapacağın Ron'u kıskandırmak. Hermione işi bende, gerisi gelir zaten."

" Pekala bir şartla," dedi.

Şart mı? Nedense başıma iş alacağım gibi geliyor.

"Nedir şartın?" ufacık bir sesle sordum.

Gülümsedi, gözlerimin içine baktı.

"Sana Ginny diyebilir miyim?"

***

What? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin