Hayatım sıradandı. Üniversitede okuyor akşamları da barmenlik yapıyordum. Sıkıcı sayılacak kadar monoton bir hayatım vardı. Hala monoton olsa da değişen bir şeyler vardı mesela iki ay önce üniversitemizin popüler çocuğunun gelip bana aşkını anlatması gibi. Başkasına olan aşkını.
Seonghwa önceden gıcık olduğum bir tipti şimdi de çok hoşlandığım söylenemezdi ama ona artık alışmıştım. Hayatı boyunca istediği her şeyi elde ettiği için Yeosang onda takıntı haline gelmişti. Bunu direkt yüzüne söyleyemiyordum tabi. Hem bana verdiği bahşişler de kesilebilirdi. Böyle çok paragöz dursam da 2 aydır verdiği bahşişlere alışmıştım. Artık ona gelir kaynağım olarak bakıyordum.
"Jongho'da ne buluyor anlamıyorum. Zengin değil, havalı değil, yakışıklı değil diye düşünüyorum işte o zamanlarda. Anlıyorsun beni değil mi?" Dediğinde bir süredir devam eden konuşmasının sonunu duymuş olsam da başımı salladım. "Evet, anlıyorum. Yeosang sizin nasıl değerinizi bilmez? Siz bir kere Jongho'dan bin kat yakışıklısınız. Yeosang galiba biraz kör." Dedim. Pekala bahşiş için biraz da yalakalık yapıyor olabilirim.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun." Dediğinde gülümsedim ve başımı salladım. "Tabi. Bir içki daha?" Dedim. Başını salladı. O sırada Wooyoung "Kim Hongjoong! Yardım etsene yetişemiyorum." Diye çığırınca başımı sallamıştım. Haklıydı ama fangirl çığlığı atmasına da gerek yoktu.
"5 dakika bekleyin efendim. Diğer müşterilerle de ilgilenmeliyim." Diyip oradan uzaklaştım. Diğer müşterilerin içkilerini hazırlarken arada ona bakıyordum. Beni mi kesiyor acaba dediğim zamanlar olsa da kederli kederli bakınıyordu etrafa.
Yanına geri döndüğümde içkisini uzattım. "Kusura bakmayın işim uzun sürdü." Dedim. Omuz silkti. Birden "Eğer Yeosang'ın yerinde sen olsan beni reddetmez miydin?" Dediğinde kalakaldım. "Şey tabi siz iyi bir insansınız. Size bir şans verirdim." Dedim doğrusu iyi bir insan olduğunu düşünmüyordum ama bahşiş için düşündüklerimin tersini söylemekte sakınca yoktu.
"Bak bu saçma biliyorum ama benimle çıkar mısın?" Dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Vay anasını yalakalığın bokunu çıkarırsan böyle olur işte. "Hayır, yani ben gay değilim. Aslında homofobik gibi bir şeyim siz bilmiyorsunuz çok yobaz bir insanım ben aslında." Dedim ve gülmeye başladı. "Yeosang'ın bunca zaman kadın olduğunu mu düşünmüştün? Peki arkadaşların Mingi ve Yunho onlar gay sayılmıyor mu? Gay değilim desen yeterdi homofobik olmadığını biliyorum." Dediğinde gözlerim yerinden fırlayacaktı.
"Sen yani siz nereden biliyorsunuz benim arkadaşlarımı?" Dediğimde sanki söylememesi gereken bir şeyi söylemiş gibiydi. "Seni okulda bir kaç kere gördüm." Dedi. Ben bunca zaman beni tanımadığını düşünmüştüm. "Bak ben... sen... yani sizin gibi değilim popüler biri değilim. Gidip araştırdınız mı ne yaptınız?" Dediğimde gülmeye başladı. Bu gülüşü biliyordum işte şimdi sıçtım gülüşüydü bu.
"Sizin bölümde okuyan bir arkadaşım var. Seni sorunca söyledi biraz ek bilgi de vermiş olabilir. Tanıyorsundur Choi San." Evet tanıyordum. Proje ortağım olmuştu ve bir hafta ona zor dayanmıştım. Üstelik Wooyoung San ile onu tanıştırmadığım için iki ay trip atmıştı.
"Özür dilerim, yaptığım şey yanlıştı. Ama hep ben anlatıyorum ve sen susuyorsun." Dediğinde omuz silktim. "Bana soru sormadınız ve iki hafta önceye kadar ismimi bile bildiğiniz yoktu." Dedim. Gözlerini kaçırmıştı.
"Siz demene gerek yok. Benimle çıkar mısın? Homofobik değilsin ve gay olduğunu düşünüyorum." Dediğinde gözlerimi devirmek istedim ama sadece gülümseyip "Gay değilim düşünmeniz bir şeyi değiştirmez." Dedim. İkna olmuş gibi değildi. "Yeosang da böyle demişti. Benimle öpüştü ve gay olduğunu anladı ama yine de benimle değil Jongho'yla oldu. Beni değil onu seçti. Yani konumuz bu değil ama gay alarmım çok iyi çalışır sen gay olduğunu bilmesen de öylesin."
Biliyordum. Aslında gay olduğum için ailem beni evden atmıştı ve bu işte çalışmamın nedeni de buydu. Ailemden zorla kurtulmuşken bir de boktan homofobiklerle üniversitede de uğraşmak istemiyordum. Hem Seonghwa ile de olmak istemiyordum. Yakışıklı, zengin ve popüler olması cezbedici olsa da Yeosang'a aşıktı. Ona Yeosang'ı severken birileriyle flört etmemesi gerektiğini söylemek istesem de söylemedim.
"Sadece bir buluşma temas yok benimle bar dışında bir yerde takıl belki hoşuna gider." Dediğinde ona bu sefer dikkatli baktım alkolün etkisine girmişti besbelli. Gecenin başında peş peşe içki içmiş olduğu aklıma gelince gülmeye başladım muhtemelen yarın hatırlamazdı bile söylediklerini.
"Bütün her şeyi siz ısmarlarsanız olur. Mümkünse et ya da tavuk yiyebileceğim bir yer olsun." Nerede beleş oraya yerleş mottomu gerçekleştirmeliydim bu söylediklerim gerçekleşmeyecek olsa bile. O kadar içmişti ki bana numaramı sormadı ya da nerede yaşadığımı. "Söz veriyor musun? Benimle yarın bar dışında bir yerde buluşacak mısın?" Dediğinde gözlerimi yüzünde gezdirdim ciddi bir şekilde bakıyordu ilk defa. Ayık mıydı acaba? "Söz veriyorum efendim. Hatırlarsanız buluşalım." Dedim sona doğru sesimi kısmıştım.
Tatlıca gülümseyip yerinden kalktı. "Kim Hongjoong sana asılanlara karşı bana yaptığın gibi yapma." Diyip çıkışa yürümeye başladı. Sendeleyerek yürüyüşüne gözlerimi devirdim.