Hafta boyunca her boş vaktimde Seonghwa'nın yanındaydım. Ve ona arkadaş gibi yaklaştığımın da farkındaydım. Ama yapabileceğim bir şey yoktu. Stüdyoda işlerle uğraşıyordum, okulda derslerle ilgileniyordum vaktimin çoğunu bunlara harcıyordum. Evime hiç gelmemişti ben de ona gitmemiştim. Onunla birlikte olduğum zamanlar genelde -en başında istememiş olsam da- okuldaydık. Okulda da arkadaş ortamında oluyorduk ve çekiniyordum bu yüzden.
En başında okulda yakın olmak istememiş olsam da şu ana kadar sıkıntı olmamıştı. Söylentiler vardı ama ironik şekilde Seonghwa'dan daha az umursuyor gibiydim bunu. Mingi de benimle sevgili konusunda uğraşmak istiyor gibiydi ama hala benden çekinen bir tarafı vardı. Wooyoung, San ile yakınlaşmakla meşgul olduğundan benimle uğraşmaya vakit bulamıyordu. Seonghwa varken sürekli olur olmadık güldüğümü söylemekle yetiniyordu. Ve Seonghwa ile düşündüğümden daha yakındı.
Vaktimin çoğu çalışmakla geçtiği için benimkilerle benden daha çok vakit geçirmişti. Hepsiyle yakınlaşmıştı. Onlara alışmıştı da arada neden buradayım der gibi bakıyordu ama bence iyi gidiyordu. Yorulduğum için dinlenmem gerektiğini söyleyip duruyordu. Ama pes etmiş gibiydi çünkü artık söylemek yerine dinlenmem için zaman yaratmaya çalışıyordu. Beni vakti olursa arabasıyla stüdyoya bırakıyordu, otobüste daha az sürünüyordum. Wooyoung'a etkinlik için beni sıkıştırmamasını rica etmişti. Tatlıydı.
Bara gittiğim gün Seonghwa'nın da geleceğini düşünmemiştim ama "Akşam seni bara bırakırım." Dediğinde otobüsle gitmekten daha iyidir diyip kabul etmiştim. Normalde işe giderken bu kadar hazırlık yapmasam da hafta boyunca okul dışında görüştüğümüz tek zaman için hazırlanmıştım. "Hyung!" Diye bağıran Mingi'ye bakmak için odamdan çıktım. "Efendim." Dedim.
"Seonghwa hyung geldi pencereden gördüm." Dediğinde başımı salladım. Yunho'nun gelmesini beklerken pencereden bakınmayı alışkanlık haline getirmişti. "Ben çıkıyorum. Tavuk falan sipariş et." Dedim üstüme ceketimi geçirirken. "Yunho'nun gelmesini bekliyorum dersi bitmiş geliyorum diye mesaj attı." Dediğinde omuz silktim ve botları giydim. "Sen bu kadar hazırlanır mıydın?" Dediğinde üstüme bakındım. "Normal halim işte." Dediğimde gülümsedi "İkiniz de siyahlar içindesiniz. Couple kıyafetler giymiş sevgililer gibisiniz." Dediğinde gözlerimi devirdim. "Bize öyle deme sevgili değiliz daha." Dedim.
Kapıyı açar açmaz Seonghwa ile yüz yüze gelmiştim. Mingi haklıydı gerçekten tek fark tişörtümün baskılı olmasıydı. Yüzündeki donuk ifadeden rahatsız olmuştum. "Ne zaman geldin?" Diye sorarken buldum kendimi. Gözlerini Mingi'ye dikti. "Mingi beni gördün sanıyordum. Couple olduğumuzu duyacak kadar erken geldim." Dediğinde gözlerimi kısıp Mingi'ye döndüm. "Çocuğa bakma öyle. hadi gidelim, geç kalma." Dediğinde önden merdivenleri inmeye başladım.
Seonghwa dediğim şey yüzünden kırılmıştı. Evden ses dışarıya o kadar çıkıyor mu emin değildim. Merdivenlerden inip apartmandan çıktığımızda beni kolunun altına aldı. "Couple kıyafetlerimiz çok havalı." Dediğinde yüzümü buruşturup "Buna devam etme lütfen." Dedim ve gülmeye başladı. "Böyle şeylerden nefret ediyorsun demek hmm?"
Yolun karşısına geçtiğimizde kolunun altından çıkıp koluna bir tane geçirdim. "Evet böyle şeyleri sevmiyorum." Dediğimde tek kaşını kaldırdı ve "Peki sevgili olmak da böyle şeylerin içinde mi?" Dediğinde omuz silktim. Arabaya doğru hamle yaptığımda arabaya binmeme izin vermeyip beni araba ile kendi arasında bırakmıştı. Bu yüzden arkadaş ortamı en iyisiydi arkadaşlar arasında böyle şeyler yapmıyordu.
"Seni rahatsız ediyorsam söyle tamam mı? Sevgili olmak istemiyorum arkadaş olalım diyebilirsin." Dediğinde gözlerimi kaçırdım. Yakınlaşınca tutukluk geliyordu böyle. "Bunu konuştuk deneyelim dedik. Sana söylediğim gibi sadece temas sevmiyorum ama şimdiye kadar rahatsız olmadım." Dedim.