Hocanın çalışmamız için verdiği derslikte diğerlerinin gelmesini bekliyordum. Wooyoung'un hırslandığında beni korkutacak kadar çalışkan olduğunu fark etmiştim. Müzik düzenlemesi, dans pratikleri yapmak için zaman oluşturmaya çalışıyor ve fikirler veriyordu. San ise bestesi üzerine çalışırken herkese de aynı anda yardımcı olmaya çalışıyordu. Seonghwa da dersleri ve işi olmasına rağmen bize katılıyordu. Yunho ve Mingi'nin hazırladıkları koreografiler ve alt sınıflardan oluşturdukları dans grupları ile projemiz yayılım sağlamıştı. Herkes fazlasıyla katkı sağlıyordu.
Jongho'nun ve Yeosang'ın da aramızda olmasından rahatsız değildim. Jongho tanıdığım kadarıyla gruptaki en normal kişiydi ve tatlıydı. Yeosang da Seonghwa'nın eski aşkı olmasa yakın olacağım biriydi. Yeni tanıdığım ve yıllardır tanıdığım insanlarla iyi bir takım ortaya çıkmıştı. Ve felaketler içinde geçireceğimi düşündüğüm bu şey şimdiye kadar iyi ilerlemişti.
Seonghwa ile sevgili olmak da bu kadar iyi hissettiriyor olabilir tabi. Normalde yorgunluktan ölüyor olmam gerekirken Seonghwa'yı görecek olmanın heyecanıyla yorgunluk kalmıyor. Herkesin sevgili oluşumuza sevinmesi de beni mutlu ediyor. Wooyoung'a göre Seonghwa ve ben takımın anne babası olmuşuz. Ve bu söylediği için azarlamak yerine gülüp geçiyorum. Aşk aptallaştırdı galiba.
Kapının açılmasıyla gülümsemeyi bırakıp kapıya baktım. Yeosang'ın gelmesine şaşırsam da belli etmedim. "Hyung, kimse gelmedi mi daha?" Dediğinde omuz silktim. Yanımdaki sıraya yerleşti. Sıkıntılı bir ifadesi olduğundan "Jongho'yu arıyorsan bugün dersleri vardı. Wooyoung yine de onsuz toplanmak istedi." Dedim. "Hyung buraya sevgilimi görmeye gelmedim." Dediğinde sorar gibi gözlerine baktım. "Seonghwa hyung ile ilgili konuşmak için geldim." Dediğinde aklıma gelen şeyler pek de iyi değildi ama konuşması için "Dinliyorum." Diyip başımı salladım.
"Ona iyi geliyorsun. Gözlerinden anlıyorum mutluluğunu. Başta senin onu sevmediğini düşünmüştüm ama öyle değil. Onunla sevgili olmanıza sevindim onu mutlu edebilecek birisin. Onu sana emanet edebilirim gönül rahatlığıyla." Dediğinde tuhafıma gitti. Sanki ilişkimiz herkesçe yorumlanabilir gibiydi. Sinir olduğum nokta ise ilişkimizde sevmeyen neden hep ben oluyordum. "Yeosang sağ ol ama bu tuhaf bir hal alıyor. Senin ve Seonghwa'nın ilişkisi eskiden nasıldı biliyorum. Eski aşığın için şu anki sevgilisini değerlendiriyorsun." Dedim.
Gözlerini gözlerime dikerek "Eski diyorsun sen de işte. O benim için abi gibiydi ve hala öyle onun nasıl biriyle olduğunu bilmem gerekiyor. Ve senin onun için iyi olduğunu söyledim sadece. Bu durumdan memnunum" Dediğinde gözlerimi devirdim. "Her neyse sevgili olduğumuz için memnun olmana sevindim." Dedim istemsizce imalı bir şekilde söylemiştim.
O ise çevreye bakınıp yutkundu ve "Konuşmak istediğim konu bu değildi aslında ve nereden başlamam gerek bilmiyorum." Dediğinde "Direkt konuya gir bence." Diyerek öneride bulundum. "Onu seviyorsan ailesinin tehditlerini görmezden gelmelisin. Babası bir kadınla evlenip çocuk yap ve sevgilinle takılmaya devam et demiş insan yani boş biri. Sana ne derse desin Seonghwa hyung için dayanmalısın." Dediğinde gözlerimi şaşkınlıkla açtım.
"Babası sana kötü mü davrandı? O yüzden mi onu reddettin o zamanlar?" Dediğimde gözlerini devirdi. "Hayır en başından beri onu o anlamda sevmiyordum anlaması zor mu? Onun için savaşman gerekecek dikkatli ol diyorum burada. O dedikoduların bitmemesi de hyungun ailesi yüzünden. Babasının hoşuna gidiyor çünkü gay olduğunu gizleyen şey bu. Adamın tek lafıyla gazeteler o haberleri kaldırırdı yoksa. Seonghwa hyung ise sadece ailesi yüzünden göz yumuyor onların istediği gibi olmaya çalışan birine dönüşmüştü hatta. Babasının ne kadar baskıcı olduğunu fark etmişsindir zaten." Dediğinde başımı kaşıdım. "Babasıyla hiç tanışmadım bile." Dedim.