Park Seonghwa ile birlikte evlerine giderken tedirgin hissetmiyordum. Babasını görmüştüm sonuçta yine de Seonghwa benden daha tedirgindi. "Eğer babam sana laf sokmaya çalışırsa aldırış etme. Ya da et bilmiyorum. Annem ise muhtemelen senin kafanı şişirecek."
"Sorun değil. Anneler bazen kafa şişirir. Baban diye alttan çok alamayabilirim ama merak etme boğazlayacak değilim." Ona baktığımda daha tedirgin olmuştu. "Neden boğazlamayacağım dedin? Eğer öyle bir şey yaparsan onu koruyamam." Dediğinde kaşlarımı havaya kaldırdım. "Babanı benden mi koruyacaksın? Bir de minik diye dalga geçiyorsun."
"Minik diye seviyorum. Ve kaslarını sen uyurken yanlışlıkla görmüş olabilirim." Dediğinde alayla gülümsedim. "Ben de senin kaslarını yanlışlıkla gözetledim sen üzerini giyinirken." Dedim. Gülerek "Yanlışlık olmadan da görmeyi istiyorum. Bir ara deneyelim." Dediğinde gülümsedim ve başımı salladım. "Olur, deneriz. Aile yemeğinde ölmezsek."
"Hatırlatmasaydın keşke. Neyse zaten geldik." Diyip büyük bir evin önünde durdu. Arabadan inip büyük eve bakmaya başladım. Eskiden ailemin bu kadar olmasa da büyük bir evi vardı. O yüzden etrafa görmemiş gibi bakmak yerine geçmişimi hatırlıyordum. Arabadan inip yanıma gelen Seonghwa ile "Kapitalizmden nefret ediyorum. Sınıf farklarından da. Ve şatafatlı şeylerden de." Dedim.
"Biliyorum." Dedi ve omzuma elini sarıp beni eve doğru yürütmeye başladı. Kapının önüne geldiğimizde elini omzumdan çekerek bana döndü ve yanağımdan öptü. "Bu kadar tedirgin olma." Dediğinde gözlerimi kısıp ona baktım. Ben de ona döndüm "Asıl sen gerginsin beni geren de bu." Dediğimde gülümsedi ve birden dudağımı öptü. "Bunu tartışmayalım bence. Elimi tutmak ister misin?" Dediğinde başımı salladım ve uzattığı elini tuttum.
Normalde elini tutmazdım ama ihtiyacım var gibi hissediyorum. Zile basmadan önce bana baktığında ise omuz silktim. Buraya kadar gelmişken hadi kaçalım diyemezdim ya. Açılan kapıyla hizmetli olduğunu düşündüğüm yaşlı bir kadın "Hoş geldiniz. Küçük salonda sizi bekliyorlar." Dedi. Seonghwa'yı takip ederken yaşlı kadın bana gülümsedi ben de gülümseyebildiğim kadarıyla gülümsedim.
Ev oldukça büyüktü ve tek bir salondan oluşmadığını fark etmiştim. Çünkü giriş katındaki büyük salonu geçip yukarı kata çıkmaya başladık. Merdivenlerden çıkıp bir odanın kapısını çaldı yaşlı kadın. Kapıyı açıp "Efendim, geldiler." Diyip kapıyı sonuna kadar açmıştı.
İçeriye geçtiğimde bir duvarın kitaplarla dolu olması gözüme çarptı. Daha önce gördüğüm adam ve ilk defa gördüğüm güzel kadınla odaya olan ilgim yok oldu. Eğer bu kadar tedirgin olmasaydım kitaplığı incelerdim. "Hoş geldiniz." Diyen Seonghwa'nın annesi oldu. Koltuktan kalkıp Bana yaklaştı ve elini uzattı. "Beni tanıyorsundur ben Kim Minjae. Sen de Hongjoong olmalısın." Dediğinde elini sıkıp. "Evet. Kim Hongjoong. Tanıştığıma memnun oldum efendim." Dedim. Bay Park'a yürüyüp elini sıkmaya niyetlendiğimde "Seomin ile tanıştığını duydum. Her neyse hadi oturun." Dedi Seonghwa'ya gülümsedi ve geri yerine oturdu. Seonghwa'nın bundan haberi olmadığını biliyordu. Bunun önemli bir şey olmadığını düşünerek söylememiştim ama aralarında bu konu önemliydi sanırım.
Bayan Kim"Yemekleri hazırlayın. Birazdan aşağı ineriz." Dediğinde yaşlı kadın başını salladı ve odadan çıktı. Seonghwa hala ayakta dikiliyordu ve ailesinin yanında onu çekiştirmek istemediğimden ben de ayakta dikiliyordum. "Seonghwa, oğlum artık oturun." Diyen babasıydı. Sonunda karşı koltuğa oturduk.
Birden "Onu takip mi ettirdin? Ona saçma düşüncelerinden bahsetmediğini varsayıyorum yoksa ne olacağını biliyorsun baba." Dediğinde gözlerimi ona çevirdim ve elini sıktım. Babası "Ailemize girecek kişiyi araştırdım. Senin aptalca aşkın yeterli değil onu bu eve almak için." Dediğinde kaşları çatıldı. Sinirli halini fazla görmediğimden korkutucu geliyordu gözüme.