Vedalar zordu önemsemediğim, zoraki gittiğim işimden ayrılırken bile bir burukluk hissediyorum. Bu barda çalışmamın 3. yılında ayrılırken üzülmeyi beklemiyordum. Manyak müdürü bile sevdiğimi de buradan ayrılırken anlamıştım. "Arada uyuklayıp düşünüyordum diyerek sıyrılmana rağmen seni özleyeceğim." Diyip bana sarıldı. Ona ayrılacağımı söylediğimde en azından dırdır etmemiş olması güzeldi. Benden ayrılıp omzumdan çekerek müdür odasından çıkardı.
"Ama 15 gün buradasın ve yeni elemana işi öğreteceksin. Burası çok nezih bir mekan ona müşterilerle ilgilenmeyi öğretmelisin." Dediğinde normalimize dönmemiz iyiydi. "Bay Song her şey için teşekkürler. Ben de sizi özleyeceğim." Omzuma elini geçirerek güldü. "Hadi kaytarma işine." Diyerek odasına girdi.
Wooyoung'un yanına gidip üstümü değişmeye başladım. Seonghwa ile konuşmayı sürdürmesine rağmen benimle arasına mesafe koymuştu. "Yeni birini işe alacaklar. Çocuğun korkmaması için başta normal davran." Dedim siniri bozulursa konuşacağını biliyordum. "Ben normal davranıyorum. Sen soğuk nevalesin tamam mı?" Dediğinde amacıma ulaşmıştım.
"Artık insanlara fazla sıcak davranma bence, San kıskanıyor." Aslında yılışma diyecektim ama bunu söylersem beni boğazlayacağından emindim. Söylediklerimin onu gülümsetmesi ile kaşlarım çatılmıştı. "Beni kıskanıyor mu?" Dediğinde bundan hoşnuttu. "Sevgilin tabi kıskanabilir."
"Daha sevgili değiliz senin yumurtladığın aşık olma olayını yalanladım, flört ediyoruz. Biraz naz yapıp onu süründüreceğim." Dediğinde omuz silktim. "Yani her zamanki gibisiniz." Dedim. "Hayır, canım artık onun da beni sevdiğini biliyorum. Neyse ben gideyim." Dedi ve soyunma odasında yalnız başıma kaldım. En azından biz gidene kadar sevgili olurlardı. Ve umarım Woo bana trip atmayı da bırakırdı.
___________________________
Barda erken saatlerdeydik ve yeni yeni insanlar gelmeye başlamıştı. O esnada Bay Park gözüme çarptı. Müdürün odasına gittiği için üzerinde durmadım. İçki hazırlamaya devam ettim. Açıkçası yanıma geleceğini bilsem de gelene kadar umursamamayı tercih ettim. Bay Song ile fazla açık konuşmuştum ve muhtemelen şu an söylediğim her şeyi patronuna söylüyordu.
10 dakikaya kalmadan bar taburesine oturan Bay Park ile derin bir nefes alıp işime devam ettim. "Her zamankinden." Dediğinde gözlerimi devirdim sanki her gün bardaydı. Buzlu bir viski hazırlayıp önüne koydum. Onunla konuşmak istemiyordum. Babasının benim hakkımda düşündükleri ile alakası yoktu. Beni tanımadan önce düşünmüş olmasına alınmamıştım. Tamam belki gururum kırılmıştı ama Seonghwa için gözardı edebilirdim. Annesinin homofobik olduğunu belli eder davranışlarını yok sayamamıştım gerçi.
Ama ailesini sevmeyişimin nedeni bunlarla ilgili değildi. Sanki Seonghwa'nın canını en çok yakan kişi babası gibiydi. Bu kanıya varmak için elimde çok fazla delil yoktu ama Seonghwa'nın gözlerinin ışıltısı babasının iki lafıyla yok oluyordu.
"Demek sonunda kaçmaya karar verdi." Eğer erken bir saat olmasa onu duyamayacağım kadar kısık sesle konuşmuştu. Sanki kendi kendine konuşuyordu. "Bir gün gideceğini biliyordum. Sadece benden kurtulmak için bir nedene ihtiyacı vardı. Ve seni buldu." Diyerek gülmeye başladı.
"Onu çok sev çünkü sevilmez bir çocuk O." Dediğinde gözlerimi devirdim. "Bay Park, Seonghwa'nın sevilmeyecek tek bir yanı bile yok. Şunu söylemeyi kesin, ima da etmeyin." Dediğimde tekrar güldü. Buraya gelmeden önce de içki içmişti galiba ota boka gülüyordu. "Sana hala anlatmadı mı? Onunla birlikte kilometrelerce uzakta yaşamayı göze alıyorsun ama hala onun hakkında pek bir şey bilmiyorsun." Dediğinde gözlerimi kaçırdım. Birbirimize anlatacağımız şeyler vardı ama ikimiz de bunu erteliyorduk. O yüzden Seonghwa tek suçlu değildi.