Bölüm şarkıları; Halsey - Don't Play Rihanna - S&M
"Sen bana bilmiyorum mu dedin?" Bodrumun soğuk duvarlarında gür sesi yankılandı. Köşede duvara yaslı bedenimin istifini bozmadan izlemeye devam ettim.
Hafta sonu iki gün önce maziye karışmıştı ve bana bir mühür bırakmıştı. Artık Ares ve diğer ben'le çalışıyordum, onların planına uygun bir şekilde Samael'e yakın olmaya çalışıyordum.
Lena bu sabah okula gelmişti ve her şeyi öğrenmişti. Buna diğer ben'in en yakın arkadaşım Ander'i öpmesi de dâhildi. Lena'yı akşam ona her şeyi anlatacağıma dair geçiştirmiştim. Olağanüstülüğe kaçmayacak şekilde de anlatmayı düşünüyordum zaten.
Yemini ettiğimiz gün Ares beni eve bırakırken ona kitabın bende olmadığını söylemiştim. O da kendisinde olduğunu söyleyip ortalık yere bıraktığım için benimle dalga geçmişti.
Birden derinin yırtılma sesini duydum ve düşünce bulutum dağıldı. Gözlerim birkaç metre ilerimdeki manzarayla buluşunca ağzım ve gözlerim aynı oranda açıldı. Az önce bilmiyorum dediği için bir iblisin kafasını gövdesinden ayırmıştı.
Kafa birkaç saniye yerde yuvarlandı ve durduğunda bedenle beraber yok oldu. Arkasında bıraktığı dumana aynı şekilde bakmaya devam ediyordum.
Olağanüstü şeyler başıma geliyordu; ama bu beni en çok dehşete düşüren şeydi. Hala bir kısmım insandı, ne diyebilirdim ki?
Bana doğru yönelen adımlarını fark edince yüzümdeki ifadeyi dağıtıp ifadesiz maskemi giyindim. "Bunu görmeni istemezdim Amica Mea." Yüzündeki sahte mahcubiyete bakıp ruhsuz bir şekilde bakmaya devam ettim sırıtan yüzüne.
Kemikli çenesini saran koyu kahve sakalları birkaç santim daha uzamıştı ve onu daha olgun gösteriyordu. Dolgun pembe dudaklarında iki saniye oyalanan gözlerimi hızlıca burnuna yönelttim.
Düzgün burnu yüzündeki oranın korunmasına yardım ediyordu. Gözlerim biraz daha yukarıya çıktı ve loş ışıktan koyulaşan açık kahvelerine baktım. Kahveleri kızıla karışmaya o kadar hazır duruyorlardı ki...
O an merak ettim, acaba onun gözleri de beni öldürmeye çalışan iblisin gözleri gibi olabiliyor muydu? Bunu yaşayarak öğrenmek istemezdim.
Gözlerim biraz daha yukarıya çıktı ve biçimli kalın kaşlarına baktım. O kadar güzel ve düzgün duruyorlardı ki herhangi bir kız olsa kıskanabilirdi. Gözlerim alnına dökülen koyu kestane saçlarına kaydı. Dalgalı saçları her zamanki gibi topluydu birkaç dakika önce. Az önce yaptıklarından dolayı önleri biraz dağılmıştı.
Bana biraz daha yaklaştığında onun ilahi bir güzelliğe sahip olduğunu düşündüm. Bunun sebebi Tanrı mıydı yoksa şeytani cazibe miydi bilmiyordum; ama çekici olduğu reddedilmeyecek bir gerçekti.
Kendime gelip büyüsünden kurtuldum. Az önce arkadaşımı tutmakla görevli olan bir iblisi sorgulamıştı. Neden burada olmamı istediğini bilmiyordum. Benim yaptığımı düşünüp geç olmadan itiraf etmemi mi istiyordu yoksa eğer yaparsam neler olacağına dair gözdağı mı veriyordu? Şeytan çıkılması zor bir labirentti ve ben de işime yarayacak şeyleri öğrenebilmek için o labirente girmiştim.
Labirentin duvarları saf ateştendi ve yaklaşmam imkânsızdı, beni sonuca ulaşmaya itiyorlardı. Bazen dikenli, kor alevden çıkmaz bariyerlerle karşılaşıyordum; ama bu beni vazgeçirmekten çok daha da meraklandırıyordu. Her çıkmaza girdiğimde daha çok yaklaştığımı anlıyordum çünkü. Ona yaklaştıkça vazgeçirmeye çalışıyordu. Ben de pek vazgeçen biri değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...