5. RUHLARIN DANSI

79 5 4
                                    

Bölüm şarkıları; The Weeknd - Call Out My Name              Michael Bublé - Feeling Good

Gözlerimi araladığımda şakaklarımdan akın eden ağrı kafatasımı patlatacak gibiydi. Gözlerim kendiliğinden kapanırken sessizce inledim. Nerede olduğumu bilmiyordum; ama her zamanki yatağımda olmadığım kesindi, hissetmiştim. 

Gözlerimin aralandığı o kısa aralıkta her yerin karanlık altında karanlığa büründüğünü görebilmiştim. Bu karanlık zihnimde bir şeyler çağrıştırdı. 

En son mezarlıkta yalnızdım ve bayılmıştım. 

Hayır, yalnız değildim. 

Bayıldığımda sırtıma başka birinin kolları dolanmıştı.

Beni tutan Ares'ti ve büyük ihtimalle şu an onun evindeydim. Beni kaçırmış olamazdı ya da olabilirdi. Ellerimle yüzümü kapatıp ovuşturdum. 

Kafamın gerçekten patlayabileceğine inanmaya başlamıştım. Yavaş hareketlerle oturur pozisyona gelip ayaklarımı yataktan sarkıttım. Hala yüzümde olan ellerimi çekip gözlerimi yavaşça araladım. Bedenimi ele geçirmek için zihnimde savaşan iki karakter varken her anlamda yorgun düşmemem mucizeydi.

Yavaşça ayağa kalkıp gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Birkaç defa kırpmamın yardımıyla siluet olarak da olsa bir şeyler görebiliyordum. 

Duvardaki kol çıkıntısından bunun duvar değil de bir kapı olduğunu anlayabilmiştim. Kolu tutup aşağıya çevirince gıcırdayarak açıldı.

Uyanıp uyanmadığımı bilmese bile artık uyanmış olduğumdan emin olabilirdi. Kaşlarım kendime olan sinirimden çatıldı ve odanın dışına bir adım attım. 

Karanlıktan daha koyu görünen parkeler koyu kestaneydi. Sağımdaki, koridorun sonunda olan boydan camdan ay ışığı yansıyordu. 

Gecenin kaçı olduğunu bilmiyordum ve eve gittiğimde annemin büyük bir patlama yaşamaması için dua ediyordum.

O sırada aklım bedenimin kontrolü bende değilken Aiden'a söylediklerim geldi. Arkadaşlarım bir şekilde annemi yanlarında olduğuma inandırmışlardı büyük ihtimalle. Bunun için onlara da açıklama yapmam gerekiyordu. 

Aiden'a söylediğim diğer şeyler ise... 

Ne yapacağımı bilmiyordum. Beni bilinmezliğe iten oydu. Asla yapmayacağımı düşündüğüm şeyi yapmama sebep olan da oydu. 

Ares'i seçmiştim.

Nedenini bilmiyordum. Bir kere kumar oynayıp Aiden'a güvenmiştim ve kaybetmiştim. Aynı kumarı bir kez daha oynamamı sağlayan neydi ya da Ares'e güvenip güvenmediğimi bilmiyordum. Şu anlık bana bir şey yapmamıştı; fakat o bir zamanlar şeytan için çalışıyordu ve bütün günahlar kanına işlenmişti. İçgüdülerim ve diğer ben Ares'i seçmişti. 

Tek dileğim, üzüleceğim ya da 'keşke' diyeceğim şeyler yaşamamaktı. Lena'nın dediğine uyup akışına bırakmıştım.

İyice karanlığa alışan gözlerimle merdivenlerden sessizce indim. "Sessiz olmana gerek yok, istediğin zaman gidebilirsin." İçeriden gelen sesle hareketlerim kesildi. 

Ares, içerideydi. 

Sessiz olmayı umursamadan sesinin geldiği yere doğru ilerledim. Dışarıdaki sarı sokak lambasının ışığı oturduğu siyah koltuğa vuruyordu. 

Elindeki bardağın içinde sarı bir sıvı vardı. Biraz daha yaklaşınca viski olduğunu anlamıştım.

Yanındaki boşluğa oturdum. Koltuğun yanındaki yere kolunu uzatıp viski şişesini çıkarttı. Önümüzde duran raflı cam sehpanın içinden viski bardağı çıkartıp içini doldurdu. Kendisininkini içerken doldurduğu bardağı da bana uzattı. Aklımda hiç olmamasına rağmen bardağı alıp bir yudum aldım. 

LİLİTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin