Bölüm şarkıları; Ava Max - Sweet but Psycho Bazzi - Myself
Sonunda beynimdeki çarklar çalıştı ve elini sıktım. "Lilith." Ellerimizi sallayıp elini çekti. Boşta kalan elime telefonumu bıraktı. "Tanıştığıma memnun oldum." Elini koyu kahverengi saçlarından geçirip arkasını döndü. Fakülte çıkışına doğru ilerlerken telefonumu açıp göz gezdirdim. Olağandışı bir şey yoktu. Fazla paranoyak davranıyordum. Omuz silkip arkadaşlarımın yanına doğru ilerlemeye başladım. Aiden ile kaynaşmış görünüyorlardı.
Lena, gülerek Aiden'ın omzuna vurdu. Her zaman insanlarla kolayca iletişim kurabiliyordu, sıcakkanlıydı; benim aksime. Karakter olarak birbirimizden çok zıttık. Ander ile Lena'nın aksine daha çok benziyorduk. O da insanlara kolay kolay ısınamıyordu. Geçmiş ikimizde de güven problemleri bırakmıştı. Her ne kadar neredeyse iki senedir aynı ortamda olsak da birbirimiz hakkında çok az şey biliyorduk.
Bunun güven problemiyle ilgili olduğunu düşünüyordum ve üstelemiyordum. Bir şeyi her ne kadar çok merak etsem de öğrenmek için üstelemezdim. İsterse karşımdaki anlatırdı. Anlatması için de doğru ortama ve gerekli güvene ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. En azından benim anlatmak için bunlara ihtiyacım vardı.
Ander'in sol tarafına bağdaş kurarak oturdum. Gülerek Aiden ve Lena'yı dinliyordu.
"Buldun mu?" Sorusu üzerine Lena'ya bakıp kafamı olumlu anlamda salladım.
"Başka dersin var mı?" Lena Aiden'a dönerek sorusuna cevap bekledi. Kaşlarımı çatıp Lena'ya baktım. Bu kadar çok samimi olmasına gerek yoktu.
Bakışlarıma omuz silkip Aiden'a geri döndü. "Yok sanırım." Lena gülerek ayaklandı.
"Bizimle, her zaman gittiğimiz kafeye gelmek ister misin?" Aiden, elini açık kumral saçlarından geçirip kısa bir süre düşündü.
Sonunda yapacak daha iyi bir işi olmadığını düşünmüş olacak ki kabul edip ayaklandı. "Orayı çok seveceksin. Lily'le tanıştığımızdan beri oraya gideriz." Biraz daha vakit geçirsek Lena her şeyi anlatacak gibi duruyordu. Kolunu çekiştirerek ilerlemeye başladım. Kahvaltıda çok bir şey yiyemediğimden karnım acıkmıştı.
Hep birlikte kampusun çıkışına doğru ilerlerken telefonumdan saate baktım. Neredeyse üç olacaktı.
Saatin nasıl geçtiğinin farkına varmamıştım. Telefonumu cebime koyup önüme baktım. Lena, Ander'in kolunun altındaydı. Arkadaşları olmasam sevgili olduklarını düşünebilirdim. Yanımda bir kıpırtı hissedince o tarafa döndüm. Aiden, rüzgâra karşı saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Ona baktığımı görünce daha fazla boşa kürek çekmekten vazgeçip gülümsedi. Her zaman gözlerinin içi parlıyordu. Nasıl bu kadar pozitif ve hayat dolu olduğunu anlayamıyordum.
Gerçekten yaşamayı seviyor olmalıydı. Açık kumral saçları oldukça parlaktı. Aynı renkte olan kaşları, parlak mavi gözlerini tamamlıyordu. Düzgün burnunu çevreleyen çok belli olmayan çilleri vardı. Açık pembe dudakları, düzgün dişlerini gizliyordu. Açık tenli olduğundan yanaklarındaki kırmızılık çok belli oluyordu.
Gözlerimi üzerinden çektim. Büyük ihtimalle yiyecek gibi bakıyordum. Herkes öyle bakardı.
Geniş omuzlarını çevreleyen siyah bir sweatshirt giymişti. Uzun bacaklarını saran aynı renk kot pantolonu vardı üzerinde.
Ander ve Lena önde ilerlediklerinden kafeye bizden önce girdiler. Lena'nın planlarını tahmin edebiliyordum. Aiden hakkında daha fazla bilgi edinip aramızda bir duygusal köprü kurmaya çalışacaktı. Her ne kadar istemesem de bunu her zaman yapıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...