Bölüm şarkıları; The Neighbourhood - W.D.Y.W.F.M? Raphael Lake, Royal Baggs - Devil's Gonna Come
Yatağıma uzanıp derin bir nefes aldım. Ares gittikten sonra içeriye girdiğimde çok farklı şeyler olmadı. Ander'in yanına gidip sıkıcı muhabbetlere onunla beraber kafamı sallayarak eşlik ettim. En sonunda esneme raddesine gelince ayrılmaya karar verdik. Ander herkesle el sıkışırken ben çoktan ceketimi giymiş bir şekilde arabanın yanında bekliyordum. Beni soğukta çok bekletmeden yanıma gelip arabayı çalıştırdı. Kısa sürede eve geldiğimizde ışıklar yanmıyordu.
Bu saatte annemin uyanık olması neredeyse imkânsızdı zaten. Kapının önündeyken, bugün kaçıncı kez olduğunu sayamadığım, bir teşekkür daha etti. Omzuna dostça vurarak içeriye girdim.
Karanlık tavanıma bakarken zihnime ilişen siyah gözlerle dikkatim dağıldı. O terasta yaşadığımız ilginç bir ruh çözümlemesi gibi bir şeydi. Gözlerime, ruhumu senelerdir tanıyormuş gibi bakıp düşündüklerimi duraksamadan dile getirmişti.
Aniden hayatıma dâhil olmaya çalışan bu karanlığa, ruhumun bir kısmı bir şekilde aşinaydı. Ruhumun o kısmı, karanlığından fısıldayan günaha davetini kabul etmek için çırpınıyordu. Henüz bedenimi ele geçirmemiş bu kısmı göz ardı etmek çok kolaydı.
O etrafımda olduğu sürece bunun kolay olmayacağını biliyordum. Ondan uzak kalmam için bir sebep daha oluşmuştu. Onun çekimine kapılıp günahkâr kısmımı çıkarmamalıydım.
Günahkâr kısmım her şeyi yok ederdi. Acımasızdı, kafasına buyruktu, umursamazdı, duygusuzdu. O, saklayıp diplere gömmeye çalıştığım her şeydi. Çevremdekileri kaybettirecek her şeydi.
Aynadaki yansımamda bana gösterdiği yarım ağız gülümsemesi her şeyi anlatıyordu. Bir kerecik ona uysam yaratacağı katliamı anlatıyordu gözleri, gözlerim. Geceye karışan gözlerin sahibi aynadaki yansımamı canlandırıyordu.
Bu yüzden daha çok tehlikeliydi. Onun canlanması ve ortaya çıkmaya çalışması çok tehlikeliydi. Kendimi tutamazdım, biliyordum. O tarafım yıkımım olurdu, sonum olurdu. Ares benim sonumu getirebilirdi, sonum olabilirdi.
Kendime hâkim olmalıydım, hâkim olmak zorundaydım. Başka seçeneğim yoktu, diğerlerini çoktan tüketmiştim. Kendimi bu hale ben getirmiştim, kimseyi suçlayamazdım; çünkü kendi seçimlerimi yapmıştım.
Gerçek şuydu ki, ben bir insandım. Her zaman bir suçlu arardım. Hatalarımın ve yaptıklarımın sorumluluklarını kabul etmezdim. En az herkes kadar nankördüm. İnsanı insan yapan da buydu zaten.
Yaptığı hatalar. Hatalar olduğu sürece insandık; çünkü herkes hata yapardı. En büyük tesellimiz de buydu zaten. 'Ben de herkes gibi hata yapabilirim.' Bizi herkesleştiren buydu belki de. Bilemezdik, bilemezdim ya da bilmek istemiyordum.
Gözlerimi, karanlık tavana kapattım. Düşüncelerimi susturan bu oldu. Zihnimde binlerce ses, binlerce olasılık, binlerce düşünce fısıldıyordu. İstediğimde susturabildiğim binlerce ses ve düşünce. Göz kapaklarım onları susturdu.
İhtiyacım olan alarmım çalana kadar derin bir uykuydu. Zihnim de bunun farkındaydı. Odadaki derin sessizliğe karıştı zihnimdeki sessizlik.
*
Gözlerimi açtığımda alarmım daha çalmamıştı. Kafama kadar çektiğim yorganın altından tavanı izliyordum yine. Öylesine bakıyordum, zihnim bomboştu. Sağ tarafımdan gelen alarm sesiyle kirpiklerim birbirleriyle buluştu.
Birkaç saniye gözlerim kapalı bir şekilde bekledim. Yeni bir güne daha uyandım. Aldığım derin nefesle eş zamanlı olarak yataktan kalktım. Zihnimde oluşan okul binası görüntüsüyle aklıma Balzac ilişti. Yazmam gereken birçok sayfa vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...