Bölüm şarkıları; Bishop Briggs - River
Madison Beer - Good In Goodbye
Bir ay öncesine kadar sıradan diyebileceğim, kendi çapımda bir hayatım vardı. Her gün düzenli bir şekilde okuluma gider ve sınavlara girerdim. Sonra aniden hayatıma Aiden ve Ares dâhil olmuştu.
Aiden'la çarpıştığımız anda ya da Ares'in beni tuttuğu anda şeytanla bir mücadeleye gireceğimden tamamen habersizdim. Onlarla beraber içimde diğer Lilith de ortaya çıkmıştı birden.
Bütün anlatılan fantastik olabilecek şeylerin gerçek olduğunu söylemişti. Şeytan onunla gelip cehenneminde onun kuklası olmamı istiyordu, aynı zamanda beni yok edip sevgilisini(!) bedenimle tamamen birleştirmek istiyordu.
Ona istediğini vermeyip karşı çıktığım için en yakın arkadaşımı da kaçırmıştı, sonra onu kurtarmıştım. Ares'in, Aiden'ın hatta şeytanın bile Yunan mitolojisinde gerçekten var olduklarını öğrenmiştim.
Ama bu kadarı bile fazlayken diğer en yakın arkadaşım Ander'in babasının Ares'le uyuşturucu ticareti yaptığını öğrenmiştim. Her şey üst üste gelmişti. Başkaları tarafından hayatımın ele geçirilmesini izlemiştim, kendim için hiçbir şey yapmamıştım.
Şeytana karşı gelmem bile başkaları içindi; çünkü eğer istediğini yapıp ona boyun eğersem tam anlamıyla kuklası olurdum ve bana her istediğini yaptırırdı. Çevremdekileri tamamen tehlikeye sokmuş olurdum, onlarla bir bağım kalmazdı.
Tüm bu olanları bir ay içerisinde yaşamıştım ve şu an inter olduğunu söyleyen Ares'le öpüşüyordum.
Ellerim ensesini bulmuştu ve ensesindeki küçük saçların arasında soğuk, kemikli parmaklarım geziniyordu. Gece karası saçlarına dokunmak, hem içimde bir şeyleri hareketlendiriyordu hem de içimde bir sıcaklık yayıyordu.
Sıcak ellerinden biri yüzümün sol tarafında duvara yaslıydı ve diğeri de belime inmişti.
Onun sıcak bedeniyle soğuk rutubetli duvarın arasında kalmıştım. Her ne kadar itiraf etmek istemesem de burada olmaktan şikâyetçi değildim. Dudaklarım onun dudakları tarafından ezilip ıslatılırken halimden gayet memnundum.
Sıcak ıslak dudakları, dudaklarımda tadını bırakırken bazen dudaklarının yerini dili alıyordu ve nereden geldiğini bilmediğim iniltilerimi yine onun dudakları susturuyordu.
Dudaklarının tadını almaya çalışırken bir elimi sağ yanağına koydum ve onu iyice kendime çektim. Bunları bilinçli bir şekilde yapmıyordum, içimdeki vahşi ve ilkel bir dürtü beni bunları yapmaya zorluyordu.
Kasıklarımda yanmaya başlayan ateş de onun eseriydi, onu mümkünmüş gibi daha fazla kendime çekip daha fazlasını istiyordum. Zihnimde şehvetin kırmızı bulutları dönüyordu ve her bulutta Ares'le farklı bir pozisyondaydık.
Duvara yaslı eli yanağımı buldu ve yavaşça boynuma doğru ilerledi. Nabzım tam avuç içindeydi, sanki hayatım tam anlamıyla onun elindeydi. Yüzükler ve küçük dövmelerle kaplı bronz parmakları enseme kaydı.
Ensemdeki saçların arasında yüzüklerinin soğukluğunu hissedebiliyordum. Vücudumda başlattığı yangın, her zaman soğuk olan bedenimi yakıyordu. Ensemdeki saçları sertçe çekiştirdi, bu yaptığı acı değil zevk veriyordu.
Bedenlerimiz şehvetle kavruluyordu; ama durmamız gerekiyordu, kendimi tamamen kaybetmemiştim henüz. Ellerimi göğsüne koyup kendimden uzaklaştırdım onu. Siyah gömleğin sardığı gövdesi yapılıydı, gömleğin altında kasların dizili olduğunu tahmin edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...