Bölüm şarkıları; Halsey - Gasoline Salvatore Ganacci - Talk
Kırmızı ışıkların aydınlattığı dar koridorda ilerleyip derin sessizliği ortasından kapıyı sertçe açan elimle kestim. Bedenime yansıyan kırmızı ışığın yerini loş odanın ışıkları aldı. Hiçbir şey olmamış gibi deri koltuklarında yayılmış bir şekilde oturuyordu, bir eli koltuğun kolunda diğer eli ise cam viski bardağının etrafındaydı.
"Arkadaşım nerede?"
İçeriye girdiğimden beri gözleri bir kez bile bana kaymamıştı, sorduğum soruya da bir tepki vermedi.
"Sana arkadaşım nerede diye sordum!" diye sesimi yükseltince sert bakışları bana çevrildi ve elindeki bardağı sertçe sehpaya bıraktı. Gözlerindeki fırtınanın aksine sakince ayağa kalkıp bana doğru gelmeye başladı.
"Sana, beni yapmanı istemediğin şeyleri yapmaya zorlama dedim, hatırlıyor musun?" Üzerime doğru gelmesini umursamadan devam etmesi için öfkeli gözlerimle ona baktım.
"Ve sen beni zorladın." Kaşlarım çatıldı ve anlamaya çalıştım. Lena'ya bir şey yaptığını mı ima ediyordu?
Gözlerimdeki yıkımın aksine ölüm sakinliğiyle "Arkadaşım nerede?" diye sordum tane tane. "Bilemezsin." Kısa cevabına karşılık mümkünmüş gibi kaşlarım daha da çatıldı. "İnan bana şeytan olup olmaman zerre umurumda olmaz eğer ona bir şey olduysa ya da olursa korkman gereken tek kişi olurum."
Sözlerim üzerine bana bakıp küçümsercesine güldü. Sonra aniden ifadesi normale döndü ve beni sertçe duvara yasladı. "Seni sadece altımdayken ciddiye alabiliyorum." diyince koca cüssesini sertçe ittirip yerlerimizi değiştirdim.
Dizimi iki bacağının arasına yaslayıp ölüm sakinliğiyle konuştum, "Tahrik olmak istiyorsan benim suyuma gitmeni öneririm." Dizimi kasıklarına sertçe bastırıp buruşturmamaya çalıştığı yüzünü inceledim.
Gözlerinde şehvet dolanmaya başlamıştı çoktan. "Aksi takdirde zevk alacağın bir organın olmaz ve kadınlara rahat verirsin." diyip dizimi sertçe erkekliğine geçirdim. Öfke ve acıyla dolan bedenini orada bırakıp kırmızı koridora girdim.
Az önce bir şeytana dizimle vurmuştum ve zerre pişmanlık ya da korku duymuyordum. Bir hafta olmuştu ve hiçbir şey değişmemişti. Ne arkadaşıma dair bir şey bulmama yardım etmişti Lilith ne de işleri düzeltmeye çalışmıştı.
Bir haftadır bütün hayatımı yerle bir edişini izlemiştim. Arkadaşlarımla aramı bozmuştu ve yardım ettiği de yoktu. En sonunda dayanamayıp onu etkisiz hale getirmiştim, bu kolumdaki derin bir kesiğe mahal olmuştu; ama değerdi.
Lena'yı bulmam gerekiyordu, artık söyleyecek yalanım kalmamıştı ve ailesi de merak etmeye başlamıştı.
Topuklu botlarımla aşağıdaki insan kalabalığına karışıp hızlıca çıkışa ilerledim. Geçirdiğim bir haftanın tek faydası kendimi savunabileceğim birkaç hareket öğrenmiş olmamdı. Soğuk havayla dolan ciğerlerim rahatlamıştı.
Birkaç sokak arkada bıraktığım arabama ilerleyip ısıtıcıyı çalıştırdım hemen. Ares'le konuşup bir anlaşma yapmam gerekiyordu. Arabayı çalıştırdığımda Ares'e mesaj attım, "Konuşmamız gerek." Telefonu yan koltuğa bırakıp kütüphaneye sürdüm.
Bu saatte açık olmasına imkân yoktu; ama ben anahtarını nasıl alacağımı biliyordum. Kütüphanenin yanındaki sokakta oturuyordu görevli ve şansıma beni severdi.
Bazen onunla oturup saatlerce kitap okuyorduk ve dertlerimiz öylece çözülüveriyordu. Arabayı evinin olduğu sokağa sokup topuk seslerimle sokaktaki sessizliği yardım. Işıkları hala açıktı. Kapıyı tık tıklayıp açmasını bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
Viễn tưởngTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...