7. ZAMAN SARNICI

31 4 0
                                    

Bölüm şarkıları; Meghan Trainor - No (slowed)            Madison Beer - Dear Society


Gözlerindeki şehvet pırıltıları yavaşça öfkeye dönüştü ve az önce kendimden uzaklaştırdığım elleri sertçe arkamdaki tırabzanı buldu. Yavaşça yüzüme yaklaştı ve sanki nefesinden öfkesini hissetmemi ister gibi sıcak nefesini yüzüme üfledi. "Bana aykırı davranılmasını sevmem, senin de yapmamanı tavsiye ederim." 

Sözleri üzerine kaşlarım çatıldı ve ağzımı açtım; ama tekrar konuştu, "Yerinde olsam aksi bir şey söylemezdim. Sabrım yoktur, bir an önce eski Lilith olmazsan yapmamı istemediğin şeyler yapmak zorunda kalırım."

Sert bir rüzgâr aramızdan esip saçlarımı savurdu. 

Bu bir meydan okuyuştu. 

Kafamı dikleştirip kollarının arasında dik bir duruş elde ettim. Kimsenin boyunduruğu altına girmezdim, asırlar önce cennetten bu yüzden kaçmıştım. Yine aynı şeyleri neden yaşayacaktım ki? 

Yüzümdeki meydan okuyan ifadeye bakıp sırıttı. "Sen bilirsin, kısa zaman içinde yeni hayatına veda etmek zorunda kalacaksın." Sabit tuttuğum yüz ifademi bozmadan geri çekilmesini bekledim. 

Az önce hayatımı daha büyük bir çıkmaza sokacak bir hareket yapmış olabilirdim; ama olan olmuştu. Geniş omuzları eşikten geçince yere düşürdüğü lastiği geri bacağıma bağladım ve kapıya doğru ilerledim. Soğuğu yeni yeni hissetmeye başlayan bedenimi bir ürperti ele geçirmişti. İçeriye adım atmamla vücudum sıcaklığın altında mayıştı ve az önce yaşananlar aklıma doluştu. 

Birkaç dakika önce burada benim için kadeh kaldırılmıştı. Benim varlığım ve eskisi gibi kraliçeleri olduğum için. Bunu istemiyordum. Kimse bana ne istediğimi sormamıştı, birkaç haftadır hep başkalarının sürüklemeleriyle yaşıyordum. Benliğimi gerçekten bu kadar kaybetmiş miydim?

Sırtıma yerleşen büyük elle sahte bir gülümsemeyle ona doğru döndüm ve "Ne zaman gideceğiz?" dedim. Parıltılı açık kahveleri bana döndü ve "Ben istediğim zaman." dedi. Kaşlarım çatıldı ve histeri bir şekilde güldüm. "Ne güzel." diye fısıldamakla yetindim. 

Bir sürü insan yanımıza geldi ve bir sürü insanın bakışları altında dik durmaya çalıştım. Bu sırada düşünmeye vaktim oldu ve az önce ne kadar bencilce davrandığımı fark ettim. Meydan okuduğum bir şeytandı ve kendi istekleri için canımı yakmaktan asla çekinmezdi. Hayatımdaki herkese zarar vermekle tehdit etmişti. 

Gözden kaçırdığı bir şey vardı. Eğer beni yok ederse çok daha güçlü bir şekilde karşısına çıkardım. Hiçbir zaman biri beni yıktığında orada kalıp ölmeyi beklememiştim. Her defasında daha güçlü ayağa kalkıp daha yenilmez olmuştum. Bu yüzden benimle baş edemezdi; ama ucu değer verdiğim insanlara dokunuyordu.

Eğer onlardan uzaklaşırsam da onlara zarar verir miydi? 

Onlardan uzaklaşmak aptallık olurdu. Evet, hayatlarına devam ederlerdi; ama beni bir hata olarak görüp pişman olurlardı. Kimsenin pişmanlığı olmak istemiyordum. 

Saniyeler geçtikçe zihnimde oluşan olasılıklar artıyordu. Kendi yarattığım ve kendi kendime son verdiğim olasılıklarımın arasında boğuluyordum. 

Eve gitmem gerekiyordu.

Gözlerim onun açık kahvelerini tekrar buldu ve izin verip vermeyeceğini kestirmeye çalıştım. Az önce kesin bir dille beni geçiştirmişti ve şimdi de aynısını yapacağı kesindi. 

Belimdeki elinden kurtulup ilerlemeye başladım. Çok fazla ilerleyemeden sert parmakları kolumu yakalayıp sıktı. "Az önce bir yere gidemeyeceğini söylediğimi sanıyordum?" Kulağıma sıcak nefesiyle söylediklerine karşı tepkisiz kaldım ve "Tuvalete gitmememi istediğine emin misin?" dedim.

LİLİTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin