11. AÇIK PENCERE

29 4 0
                                    

Bölüm şarkıları;  Katy Perry - E.T.            
The Weeknd - Often (Kygo remix)


Kalın camlı bardağa ikinci defa viski doldurup kendimi tekli koltuğa bıraktım. Bahçede kafayı yedikten sonra Ares beni evine getirmişti. İçeriye girip son iki saattir oturduğum koltuğa kendimi bıraktığımda ne Aiden ne de Ares bir şey demişti. Bu da benim işime gelmişti, sorunların içinden uzaklaşıp olaylara dışarıdan bakmak için içmeye başlamıştım. 

İlk bardağımı beş dakika önce bitirmiştim ve şu anki ikinci bardağımı bitirmeme altı dakika kalmıştı.

Düşünmemek aklımı başka yöne çekiyordum. Düşünürsem, farkına varırsam her şey daha kötü olacaktı. Her şeyi içime atıyordum, yine. 

Yaşadığım her şey içimde birikirdi ve birden saçma sapan bir şeyi sebep gösterip saatlerce ağlardım. Kimse görmediğinde, kimse fark etmediğinde ağladığım için güçlü gibi görünüyordum. İnsanlar ağlamanın güçsüzlük olduğunu düşünüyordu.

Asıl güçlülük belirtisi ağlamaktı bana göre. Herkes her şeyi kabul edip ağlayacak kadar cesur ve güçlü değildir. 

Ben öyleydim. 

Ağlayıp her şeyi kabul ederdim, sonra banyoya gidip yüzümü yıkadığımda kendimden başka kimsem olmadığını kendime tekrarlardım. "Sana kendinden başkası yardım edemez." Kendime bunu söyler dururdum. Belki de bunu diğer Lilith söylüyordu; ama işe yarıyordu, kendi kendimi toparlıyordum.

Gözlerim birden tok bir sesin geldiği yöne doğru çevrildi ve kendi düşünce batağımdan sıyrıldım. Ares ortadaki cam sehpaya bir şişe viskiyi bırakmıştı sertçe. Gözlerim masaya bıraktığı viski şişesinin üstündeki kemikli parmaklarından yukarıya çıktı ve sakalsız, sert çenesini buldu.

 Kemikli çenesinde iki saniye oyalanan gözlerim biraz daha yukarıya çıktı ve koyu pembe dudaklarında oyalandı. O da oraya baktığımı bildiğinden dudaklarını yaladı.

Gülerek başımı iki yana sallayıp ayaklandım. "Konuşalım mı artık?" diye sordum, o sırada gözlerim dalgalı koyu kestane saçlarında geziniyordu. Az önce sehpaya bıraktığı viski şişesini kaldırıp merdivenlere doğru elini uzattı önden geçmem için. 

Ona uyup merdivenleri çıkmaya başlamadan önce koltukta uyumakta olan Aiden'a baktım, daha da toparlanmıştı. Merdivenin başında onu bekledim. Yanımdan geçip yatak odasının çaprazında kalan odanın kapısını aralayıp gözden kayboldu. Onu takip edip aralık bıraktığı kapıdan içeriye girdim. 

Duvarlar siyaha boyanmıştı ve kapının karşısındaki duvarda boylu boyunca siyah bir kitaplık vardı. Bu kadar çok kitabı olduğunu düşünmemiştim hiç. Kitaplığın önünde iki kişilik, acı kahve, deri bir koltuk vardı. Ares de bu koltuğun sol tarafına oturdu.

İkili koltuğun sağ ve sol çaprazında aynı şekilde iki berjer vardı. Ona yakın olan sol berjere bıraktım kendimi. Yerde halı ya da herhangi bir şey yoktu ve parkeler bile simsiyahtı. Oldukça geniş bir odaydı ve benim arkamda da koyu renk tahta bir çalışma masası vardı. 

Daha fazla etrafı incelemeyi kesip yarı dolu bardağımı kafama diktim. Saat daha öğleden sonra üç civarıydı; ama daha iyi bir çözümüm yoktu. Aniden aklıma annem düşünce saatlerdir bakmadığım telefonumu açtım.

Lena'nın açtığı grupta birkaç bildirim vardı. Lena nerede olduğumu sorunca Aiden ona bakmak için yanına geldiğimi söyleyen mesajına bakıp anneme mesaj yazmaya başladım. 

"Bir arkadaşım hastalandı, gece olmadan gelirim, merak etme." Mesajı gönderip telefonu ortadaki kısa tahta sehpaya bıraktım. Ares'in evi genel olarak koyu renklerle döşenmişti; ama beğenmiştim, zevklerimiz birbirine benziyordu.

LİLİTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin