1. ŞEYTANIN FISILTISI

275 14 1
                                    

Bölüm şarkıları; MILCK - Devil Devil             Ro Ransom - See Me Fall (Y2K remix)

Kızıl saçlarımı omuzlarımdan aşağıya sallandırdım. Kendimi bildim bileli yüzümde olan çillerimi kapatmaya hiçbir zaman çalışmamıştım. Kehribar rengi gözlerimi çevreleyen kirpiklerime rimel sürmüştüm. Kafamı kaldırıp ağacın altında oturmuş beni bekleyen arkadaşıma baktım. Lena, ela gözlerinin içi gülerek bana bakıyordu. Dişlerini göstererek güldü ve bir elini kaldırıp beni yanına çağırdı. 

Liseden beri tanışıyorduk. Arkadaşlığımız benim sınıfa yeni geldiğim zamanlardan konuşmayıp sadece ders dinlediğim bir günde oldu. Geleli daha iki hafta olmasına rağmen kimseyle konuşmamıştım ve kimse de benimle konuşmaya cesaret edememişti.

Sonra bir öğle arası yemek yerken birden yanıma oturdu ve konuşmaya başladı. Kafamı kaldırıp sadece gözlerine bakmakla yetindim. Sonra her zaman onu dinlerken buldum kendimi. Hala da yaptığım gibi.

Yanına gitmeye başlamışken arkamdan omzuma atılan kolla kafamı o tarafa doğru çevirdim. Ander mavi gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsedim. Birlikte Lena'ya doğru ilerledik.

Ander ile Lena sayesinde tanışmıştım. Lise son sınıftayken tanışıp ilişkimizi kesmemiştik. Şu anda da aynı üniversitedeydik. 

Kolunun omzumdan düşmesine sebep olup Lena'nın yanına bağdaş kurup oturdum. İkisi gibi dostlarım olduğu için minnettardım. Başka türlü sonsuza kadar yalnız kalacakmışım gibi hissediyordum.

"Bir sonraki dersin kaçta?" Lena'nın sorusuyla ona döndüm. "Dersin profesörü rahatsızlanmış. Dersim yok." Sevinçle ellerini çırpıp gülümsedi. Kaşlarım çatıldı. Yine bir şeyler planlamıştı. "Aklından neler geçiyor?" Lena, sorusu üzerine Ander'e döndü. Şirince sırıtıp 'hiçbir şey' der gibi omuz silkti. Buna kimse inanmamıştı. Onu çok iyi tanıyorduk. "Kimsenin dersi olmadığına göre önce bir şeyler yedikten sonra Austin'in partisine gidebiliriz o zaman."

Austin, Lena'nın hoşlandığı çocuğun - Jay'in – yakın arkadaşıydı. Onu görebilmek için partiye gitmek istediğine emindim. Çatılan kaşlarımı düzelttim. "Şimdi derdin belli oldu." Şirince sırıtmaya devam etti. Ağzımı açıp tam anneme haber vermeliyim diyecektim ki eliyle beni susturdu. "Her şeyden haberi var." Kafamı iki yana sallarken güldüm. Ander de elini saçlarından geçirirken gülüyordu. 

Biz alışmıştık. Fark etmeden birbirimize bağlanmış ve birbirimize alışmıştık. Bazen bu hiç kırılamaz bir bağ gibi hissettiriyordu; ama içten içe kırılabileceğini biliyordum, hissediyordum. Sebebini bilmiyordum sadece içimde öyle bir hissin karanlığı vardı. 

Ne zaman güzel bir an yaşasak yüzümde oluşan gülümsemeye yapışıp onu yavaşça yok ediyordu. Şüphe böyle bir şeydi. Keşke'ler gibi. İnsanda manevi olarak sen fark etmeden izler bırakıyordu. Sonra ansızın, birden ortaya çıkıp bütün tadını kaçırabiliyordu. 

Başımı iki yana salladım. Düşünmemeliydim. Düşündükçe şüpheleniyordum, şüphelendikçe ruhum git gide kararıyordu. Bu kanser niteliğindeki duyguyu, ruhumu tamamen zapt etmeden aklımdan uzaklaştırmalıydım. Koluma dokunan parmakların sahibine minnetle bakıp düşüncelerimin arasından sıyrıldım.

"Sana sesleniyorum Lily? İyi misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım. İsmim Lilith'ti; ama o ismimin soğuk olduğunu düşündüğü için Lily diyordu. Bana sadece onlar Lily diyordu zaten. "Hadi gidelim." Ayaklanıp kampusun çıkışına doğru gidip dışarıya çıktık. Lena, Ander'in koluna girmişti. Ben de onların arkasından onları takip ediyordum. 

Kampustan birkaç metre uzaklaşmıştık ki biriyle çarpıştım. Çarpmanın etkisiyle önüme düşen saçlarımı kulaklarımın arkasına sıkıştırıp çarpan kişiye baktım.

LİLİTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin