Bölüm şarkıları; Nick Kingsley, Hannah Hart - You Made a Monster Ava Max - Kings & Queens
Omzumdaki kolundan rahatsız olmama rağmen hareketsiz durmaya çalışıyordum. Daha ne kadar burada duracağımı bilmemek beni geriyordu. Kısa süre önce yaşadığım hisler aklıma geldikçe rahatsız oluyordum, her şeye rağmen hoşuma gitmediğini söyleyemezdim. Beni rahatsız eden de buydu. Sevmediğim ve tanımadığım biri tarafından tutkuyla doldurulmak. Kaçıncı olduğunu bilmediğim bir bardak daha vişneli likör içtim.
Daha fazla buna dayanamayan vücudum tuvalete gitmem için bana baskı kuruyordu. Bu yüzden omzumdaki koldan hızla sıyrıldım ve bakışları üzerime çektim. "Tuvalete gideceğim." Samael kafasıyla onaylayıp Ares'e bir işaret verdi. Tuvalete tek başıma gitmeyecektim. Gözlerimi devirip koridor boyunca arkamda Ares'le ilerledim.
Geçen gün yaşananları tekrar hatırlatan şey az önce kilitlediğim tuvaletin kapısı oldu. Birden hayatımda aksiyon eksilmez olmuştu.
Kafamı iki yana sallayıp başka şeyler düşünmeye zorladım kendimi. İşim bitince ellerimi yıkayıp yüzüme ve boynuma da bu serinliği yaşattım. Gözlerim aynadaki kendimle buluştu.
Aynalardan hoşlanmamaya başlamıştım. Yarattıkları sonsuzluk beni içine çekiyordu. Elimin birini aynanın köşesine koydum ve kendime daha yakından baktım. Gözlerimin en derinlerine bakıyordum.
Karanlık dürtüler bana fısıldıyordu, ruhum onlarla birlikte sonsuzluğa hapsedilmişti. Nereye gidersem gideyim ya da kiminle olursam olayım bu değişmeyecekti. İster kader deyin ya da başka bir şey, benim sonsuz döngüm buydu.
Birkaç santim ötemdeki kapının dışında bekleyen -ne olduğunu bile tam olarak bilmediğim; ama kötülükten var olduğuna emin olduğum- Ares de bunu kanıtlar nitelikteydi. Ne kadar iyi olursanız olun illa ki bir kötülük yapmışsınızdır.
Bu kaçınılmaz bir şeydir.
Kötülük her zaman davetkârdır, ne olduğunu anlamadan ona kapılırsınız. İş işten geçtiğinde ise pişman olmak bir şey ifade etmez; fakat Tanrı ile aranız iyiyse affedilirsiniz.
Tanrı affedicidir.
İlahi boyutta adalet farklı işliyordu. Neyin doğru neyin yanlış çoktan belirlenmişti ve yaptığın her yanlışın bir bedeli oluyordu. Lilith de o boyutta yanlış yapmıştı. Af dilemek için geç değildi; ama hangi biri için?
Ben kötülüğe saplanmıştım.
Tanrı hafızamı silmişti, ruhumu değil. İblislerin fısıltılarıyla yaşattığı ruhumu silmemişti. Ellerim saç diplerime ulaştı ve çekiştirdi.
Neden onu da silmemişti? Af dilememi mi istiyordu? Daha ne kadar çıkmaza girecektim?
Saçlarımı serbest bırakıp lavabonun iki kenarına tutundum. Elimdeki kesikleri umursamadan lavaboyu sıktım. Sınanıyordum, açıkçası kalmak umurumda değildi.
Sadece bu seslerden kurtulmak istiyordum. Sürekli konuşuyorlardı.
Lavabonun giderine bakan kafamı kaldırıp tekrar aynaya baktım. Saçlarım gözlerime daha kızıl görünmüştü, gözlerim ise daha koyuydu. Daha fazla bakmayı bırakıp kafamı geri gidere çevirdim. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırınca kanayan sargı bezini gördüm. Diğer elimle önüme düşen saçlarımı geriye atarken lavaboyu biraz daha sıktım.
Acı beni kendime getiren tek şeydi. Herkes gittiğinde baş başa kalıyorduk. Zihnimi susturmama yardımcı oluyordu.
Aşağıya düşen elimle çeşmeyi açacakken tuvaletin kapısı birden açıldı ve içeriye Ares girdi. Aynadaki yansımasından ona bakarken o kanayan elime bakıyordu. "Nasıl olduğuna bakmak istedim." Omuz silkmekle yetindim, dağılalı çok olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
FantasyTanrı bana daha iyi biri olabilirim diye ikinci bir şans vermişti; fakat unuttuğu şey zihnim ve dürtülerimdi. Ben Lilith. Tanrı'nın yarattığı ilk kadın. Bazılarına göre ilk günahkâr, bazılarına göre itaatsiz, bazılarına göre çocukları lanetleyen u...