1 AY SONRA
Ayağımdaki alçıda çıktığına göre okula servisle gitmemem için hiç bir engel kalmadı. Sabahları sevgilimle birlikte okula gitmek benim için ders öncesi çok iyi bir motive oluyordu. Buğra ile konuşan bütün kızlara gıcık oluyordum.Elbette kız arkadaşı olacak, onunla konuşacak, soru soracak, muhabbet edecekti ama benim için şimdilik zor gibi duruyordu. Ona selam veren kızların yüzlerine gülümseyip içimden ettiğim küfürlerin haddi hesabı olmuyordu. Bir de kafamda hep selam veren kızın saçını başını yolmak sahnesini canlandırınca kıskançlığım biraz olsun diniyordu. Ben her ne kadar kendime çok kıskancım desem de Buğra'da öyleydi, her erkek gibi oda belli etmezdi.
Kasım ayına geldiğimize göre hayalimizi belirleyen büyük sınava dört ay kalmıştı.Buğra inşaat mühendisi olmak istiyor ben ise mimarlık istiyordum. Şimdiki yaptığımız deneme sınavlarında geçen senelere bakaraktan ikimizin de istediği yerlere puanı yetiyordu.
Çizime olan merakım küçüklüğümden beri vardı. Annem vefat etmeden önce onunla hep bir şeyler karalardık bembeyaz sayfalara.
******
Telefonun titremesiyle uyandım. Az kala uyuya kalacaktım. Arayan Buğra idi. Beni en az 10 dakikadır dışarıda beklediğini, gelmezsem gideceğini söylemişti. Kalkıp hemen hazırlandım saçıma da bulduğum kablo tokayı geçirdim. Merdivenleri ikişer ikişer atlayıp kapıya indim.
-Günaydın sevgilim. Üzgünüm geç kaldığım için.
-(kinayeli bir şekilde)Önemli değil, alıştım zaten.(yüzünü bana çevirdiğinde elimi tutup gözlerime baktı ) Hem ben seni bir ömür beklerim, bıkmadan.Sen benim tatlı belam değil misin?
- Sen benim canım mısın ya?
(diyerek boynuna sarıldım,kokusun içime çektim.)
Bu çocuk hep böyle tatlı olmak zorundamıydı.Onun gibi bir sevgiliye sahip olduğum için çok şanslıyım kesinlikle.Daha sonra okulda kalıp ders çalışmaya karar verdik.Sınav yaklaştıkça heyecanımız git gide artıyordu.Buğra bana matematik-geometri anlatıyordu bende ona dil anlatım-edebiyat.Her sevgilinin olduğu gibi bizimde geleceğe dair muhteşem planlarımız vardı...
*******
Aradan aylar geçti sınav günü geldi çattı.Babamla sınava gireceğimiz yere doğru yola çıkmadan yarım saat önce Buğra ile telefonla konuştuk.Birbirimize başarılar dileyip telefonu kapattık. İkimizde sınava girmek için farklı yerlere düşmüştük.O annesi ile gitti, ben de babam ile.
O gün sınavdan sonra bu çilenin bitmesini kutlamak için babamdan izin alıp arkadaşlarımla bulaşacağımı söyledim.Hepimizi beraber bovling oynamaya gidecektik.Geçen süre zarfında Mina'nında bir erkek arkadaşı olmuştu.Üstelik aynı sınıftan! Aynı seçmeli dersi seçtikleri için sürekli vakit geçirmeye başlamışlardı sonrasında ise birbirlerinden hoşlanmaya, daha çok beraber etkinlik yapmaya... Geriye bir tek "Ben sap sap sizin yanınızda ne yapacağım" diyen Beyza kalmıştı. Şuan sevgilisinin olması ileride olamayacağı anlamına gelmez sonuçta şunun şurasından yaklaşık üç ay sonra yeni üniversite hayatına atılacağız, farklı ortamlar,farklı insanlar. Elbette kalbine göre birisini bulabilirdi. Hem zaten bizim yanımızda bugün kesinlikle can sıkmak yoktu.
Mina biraz şımarık görünsede çok candan, deli dolu,boylu poslu sürekli saçlarını boyatan,makyaj yapmaya seven bir kızdı. Ne zaman grubumuzdan birisinin morali bozulsa tuhaf tuhaf şaklabanlıklar yaparak moralimizi yerine getirmeye başarırdı. Beyza ise boylu poslu, sadece arkadaşlarıyla deli gibi muhabbet etmeyi seven esmer güzeli bir kızdı.Her erkeğin gördüğünde" bu kız kesinlikle benim olmalı" diyebileceği tarzdan.Ama Beyza kızımız çok seçici olduğu için kimseyi istemiyor, gerçek aşkın bir gün onu bulabileceğini söylüyordu.
Beraber bütün gün çok güzel vakit geçirdik.Beyza'nın canının sıkılmasına kendini yalnız hissetmesin izin vermedik. Gözümüzden yaş gelinceye kadar güldük. Birbirimize başımıza gelen en salak en saçma şeyleri anlatıp yeteri kadar eğlenmiştik. Ama hepimiz sınavdan dolayı kafa yorgunu olduğumuz için erkenden kalkmaya karar verdik.
Buğra ile birlikte mezarlığa gitmeye karar verdik. Çok uzun süredir mezarlığa Buğra'da bende gitmemiştik. Ayağımdaki alçı, üniversite sınavına hazırlık derken annemi ihmal etmiştim. Şimdi onun yanına gidip her şeyi anlatacak onu Buğra ile tanıştıracaktım.
Mezarlığa geldiğimizde ilk önce dua ettik. Daha sonra anneme neden uzun süredir gelemediğimi anlattım.Buğra'nın elini tutarak "Bak anneciğim, bu yakışıklı benim sevgilim,başıma gelen en güzel şey. Sen öldükten sonra ilk defa onunla hayat buldum, ilk defa onunla bu kadar içten güldüm.O benim her şeyim..." dedikten sonra Buğra bana sımsıkı sarıldı. Ağlıyordum ama bu sefer mutluluktan ağlıyordum, bu mutluluğun hiç bitmesini istemiyordum.Buğra bana sarıldıktan sonra mezarlığa dönüp "Efendim kızınızı çok seviyorum, oda benim başıma gelen en güzel şey.Onunla çok mutluğum, ona gözüm gibi bakacağınızdan hiç şüpheniz olmasın.Onu yaşadığım müddetçe hep mutlu etmek için uğraşacağım." dedi Buğra.Bende ona sarıldım. Anneme vedalaşarak bu seferde Buğra'nın babasının mezarının yanına gittik.
Elimi tutup "Babacığım bak sevdiğim kızı getirdim sana. Benim sevdiğim kız aynı zamanda da gelecekteki gelinin. Onu çok seviyorum." dedi. Sanki gerçekten karşımızda biri varmış gibi yüzüm kızardı. O gelecektiki gelinin mi demiştim ben mi yanlış duydum yoksa! Benimle evlenmek istediğine göre beni gerçekten çok seviyor, bunu bugün birkez daha anladım. Bende omzuna yaslanarak "Oğlunuzu çok seviyorum,o benim her şeyim.O hiç şüphesiz başıma gelen en güzel şey." dedikten sonra Buğra bana dönüp alnımı öptü.
Mezarlıktan çıkıp el ele eve doğru yürümeye başladık.Buğra annemin neden öldüğünü sorduğunda başladım anlatmaya: "Çok küçüktüm hayal meyal hatırlıyorum. Bir gün elinde peçete koltukta yatıyordu. Sonra birden öksürmeye başladı ama çok kötü görmüştüm ilk defa annemi çok korkmuştum. Bana babam sonradan anlattığında anlamıştım. Annem o gün öksürdüğünde peçeteye kan gelmişti. Beni korkutmamak için hiç bir şey söylememiş beni komşuya bırakıp hastaneye kontrole gideceğini söylemişti.Meğer o gün doktora gittiğinde ilerleyen bir hastalığı olduğunu öğrenmişti.Doktorlar anneme tedavi için çok geç kalındığını bu zamana kadar neden gelmediğini sormuşlardı.
Annemin bünyesi çok zayıf olduğu için zaten sık sık hastalanırdı. Ağzından kan gelene kadar hiç böyle bir şeyin olduğunu anlamamıştı.Sürekli karnının acıdığını söylüyor ama dert edinmiyordu.Artık hastalığını akışına bırakmak zorundaydı.
Annem beni komşudan aldığında zorla gülüyor ve ağlamış gibi bir hali vardı. Komşuya teşekkür edip eve geçtik.Annem bana sarılıp kokumu içime çekti.Sanki veda edecekmiş gibi.Bende ona sarılmıştım küçücük ellerimle.Sonra beni uyku saatimin geldiğini söyleyip odama yatırdı.Kendiside gidip odada gizli gizli ağladı.Sesini duymuştum...
İşte ondan sonra babam öğrendiğinde oda çok üzülmüş, ağlamış.Nedenine anlam verememiştim ama ondan sonra babam işten bir aylığına izin almıştı ve her günümüzü beraber geçiyorduk.Çok mutluydum.
Yine bir gün eğlenirken annem karşımda öksürmeye başladı elindeki peçete kan dolmuştu adeta.Babamın kucağına düştü, babam "yardım edin ne olur" diye bağırmaya başladı bende köşede durmuş öylece korkumdan anne diye ağlıyordum. Annem "Kızım sana emanet, sizi çok seviyorum" dedi ve babamın kollarında öldü...
Okuyan ve beğenen herkese çok teşekkür ederim. Yorumlarınızıda eksik etmeyin lütfen. Sizleri seviyorum :**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ AŞK
RomanceBana "güven mi kaybetme korkusu mu" diye sorsalar; kaybetme korkusu derdim.Kaybetmekten korkan insan zaten o güveni karşı tarafa çoktan vermiştir... Geçer mi kalp acısı dedikleri...? Yoksa izi mi kalır ?