Bölüm 16

104 12 0
                                    

Arkadaşlar,

Yazmış olduğum hikaye hakkında "Hikaye neden bu kadar çabuk ilerliyor?" gibi sorular alıyorum. Bu yüzden açıklama yapma gereği hissettim. Buraya kaydolduğumda bu kadar çok bağımlısı olabileceğimi düşünmemiştim. Burada ve yazmış olduğum hikayede çok vakit harcıyorum, sorun vakit harcamak değil yazmak çok çok güzel ama "sınava hazırlandığımdan dolayı" hikaye beni engelliyor. Bende hikayeyi ilerletmeye karar verdim.

Daha diğer bölümleri yazmadığım için net bir şey söyleyemem ama; hikayem en az beş en çok on bölüm sonra final olacak diye düşünüyorum.

Hepinize keyifli okumalar :) :***

Ben daha şoktan çıkmadan Buğra yanımızda bitiverdi. "Sen kimin elini tutuyorsun lan?" dedi ve Berk'e yumruk attı.Hemen Buğra'nın önüne atladım, engel olmaya çalıştım.Berk'in burnunun kanadığını görünce ağlamaya başladım, çantamdan peçete çıkarttım ve ona verdim.Buğra tekrar konuşup sinirle "Bana bak koçum bir daha bu kızın elini tutmaya kalkarsan veya etrafından dolanırsan seni doğduğuna pişman ederim.!" dedi ve elimden tutarak beni okuldan çıkarttı.

Okuldaki herkes bize bakıyordu ve bu olayı ertesi gün öğrenmek için beni soru yağmuruna tutacaklardı.Okuldan çıktığımızda Buğra hiç sesini çıkartmadı ama elimi öyle sıkı tutuyordu ki canım yanmıştı.

-Buğra elim acıdı.

-Özür dilerim fark etmemişim.

(ona doğru dönerek)

-Aşkım biraz soluklan istersen sinirin geçtiyse

-Geçmedi Almila! O kim oluyorda senin elini tutuyor pezevenk. Ne dedi sana? Niye elini tuttu?

-Aşkım ne olur gel şuradaki kafeye oturalım sinirin geçsin.Anlatacağım valla bak söz.

Bir an bana da çok kızacak sanmıştım ama bana hiç bir şey dememişti.Berk'e gelince de iyi ki sadece yumruk attı. Eğer okul dışında olsaydık kesin hastanelik edene kadar severdi. Oda benim gibi çok kıskançtı. Bazen kıskançlığı beni çok korkutuyor ama ben onu olduğu gibi kabullendim en başından.

Kafeye oturduk ve gelen garsona siparişleri ben verdim."İki tane kahve alabilr miyiz?" dedim listeyi uzatarak. En azından kahve stresine iyi gelirdi. Ama tabi bu anlatacağım şeyi hatırlatmasına engel olmadı.

-Evet seni dinliyorum Almila!

-Aşkım şey... Biz kızlarla kantinde oturuyorduk.

-Eeee?

-Sonra Berk geldi ve benimle konuşmak istediğini söyledi.Önemli dedi bende kıramadım.

-Ve onunla konuşmayı kabul ettin öyle mi?

-Evet ama nerden bilebilirim benden hoşlandığını söyleyip elimi tutacağını!

-Ne! Bir de senden hoşlandığını mı söyledi? Ben şimdi gidip ağzını burnunu kırarım onun.Bunu başından söyleseydin geldiğimiz bu kadar yolu geri yürümek zorunda kalmazdım.

-Aşkım aşkım dur nolur bak eğer ona bir şey yaparsan, beni zor durumda bırakırsın. Beni okuldan atarlar.Üstelik okulu bitirmeme çok az bir zaman kaldı.

-Hiç bir şey olmaz.Otur burada bekle.

- Oraya gidersen bizim hayalimiz ne olacak?

Kafenin kapısından çıkarken son sözüm bu olmuştu. Oturup kafede ağlamaya başladım.Artık beni üniversiteden atmak için babamı mı ararlar yoksa direk bana mı söylerler, diye düşünürken Buğra'nın iki dakika sonra geri geldiğini gördüm.

-Yapamadım sevgilim.Seni düşündüğüm için vazgeçtim.Zor durumda bırakmak istemedim seni.Yoksa yapacağımı bilirdim.

-"Aşkım sen bitanesin!" diyerek boynuna atladım.

Ne kadar böyle atarlı tavırları olsa da ona kızamıyordum.Çünkü onu deliler gibi seviyordum.Bende çok kıskançtım ama onun kadar değil.Tabii lisede mezun olmama yakın o sınıflarındaki şırfıntıyı tüm okulun gözünün önünde, sırf Buğra'ya merhaba dedi diye üstüne çıkarak dövüp,bütün öğretmenlerin gözümden düşmemi saymazsam! Allah'tan mezun oluyorum diye disipline vermediler.Bütün öğretmenlerimden saatlerce vaaz dinleyip "yazıklar olsun" lafını duymamı saymazsak.

ÖLÜMSÜZ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin