Odamının kapısını açınca karşısında 3 kapılı parlak siyah,beyaz,kırmızı tonlarında giysi dolabım var. Giysi dolabımın sağ tarafında yatağım ve sol tarafında ise iki kişilik bir koltuk var. Genelde Beyza ya da diğer arkadaşlarım bizim eve geldiğinde orada oturur muhabbet ederiz. Ve yatağımın önünde duran boşlukta bilgisayar masası var. Balkonun kapısı bilgisayar masasının hemen yanında.Duvarda annemle ve babamla olan küçüklük fotoğraflarım. Ne kadarda mutlu duruyormuşuz, küçükkende oldukça tatlı bir çocukmuşum, fotoğrafa bakınca benim bile sevesim geliyordu o derece. Şimdide öyleymişim, yani herkes öyle diyor. Odamda üç renk hakim; Siyah, beyaz ve kırmızı. Bu üç rengi çok severim. Sırf bu yüzden iki yıl önce babam marangoz tutup benim istediğim şekilde yaptırmıştı odamı.Arkadaşlarım odamın atmosferini beğendiklerini söylerler hep. Benimde onlar beğendiği için çok hoşuma gider iyiki yaptırmışım derim...
En az bir saat odadan dışarı çıkmadım. Utandığımda, yalan söylediğimde hemen yüzüm kızarmaya başlardı. Yatağıma uzandım oldukça yorucu bir gündü benim için. Bedenen değil ama ruhen çok yorgundum. Saat oldukça erkendi akşam yedi gibiydi. Hani olur ya insan yatağına yatınca düşünmekten uyuyamaz... Sağa dönüyorum uyuyamıyorum, sola dönüyorum uyuyamıyorum. Alarmımı bile kurmuştum bir saat sonra uyanıp okul ödevlerimi yapacaktım. Ama planım suya düştü. En sonunda ayağa kalktım bu sefer odanın içinde gezinmeye başladım. Madem uyuyamıyorum oturupta ödevimi yapayım dedim. Ne sıkıcı ödev bunlar en iyisi Beyza'yı arayıp ona yapıp yapmadığını eğer yaptıysa yarın ondan alabilirmiyim diye sormalıydım. Tam telefonu elime aldım Beyza'yı arayacaktımki...
Babam kapıyı açtı elinde pastayla içeri girdi. Şok oldum, babama karşı çok mahçup olmuştum. Ona bahsetmedim bile hiç mezarlığı gittiğimden. Ama o sırf annemin doğum gününü beraber kutlamak için işten erken çıkıp pasta bile almış. Ölmüş bir insanın doğum günümü kutlanır diye düşünmeyin. Onun hep yanında olduğunu düşünüyorsanız eğer neden kutlanmasınki... "Annenin doğum gününü es geçeceğimimi düşündün kızım." dedi. Annen yoksa sen varsın, sen onun bir parçasısın. O zaten hep burada bizimle bizi görüyor, duyuyor.Hadi üfle mumları" dedi. Gözlerim dolmuştu ama üzüntüden değil mutluluktan.Bu adam her seferinde bana ne kadar harika bir baba olduğunu hatırlatıyordu.Mumları üfledim. Salona geçip pastayı orada kestik. Pasta çok güzel görünüyordu kalp şeklinde ve üstünde benim odamın duvarında asılı olan küçüklük fotoğrafımız vardı. Bir yandan pastayı yerken diğer yandanda aldığı meyvesuyuyu içiyordum. Babam "Küçük hanım sana bir müjdem var" dedi. Babam işinde iyi olan sayılı bir reklam firmasında çalışıyordu.Geçenlerde bahsetmişti şirkete büyük bir gelir getiren firmayla sözleşme imzayacaklardı. Tabii eğer babamın yaptığı sunumu beğenirlerse. Acaba bununla ilgili olabilirmiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ AŞK
RomanceBana "güven mi kaybetme korkusu mu" diye sorsalar; kaybetme korkusu derdim.Kaybetmekten korkan insan zaten o güveni karşı tarafa çoktan vermiştir... Geçer mi kalp acısı dedikleri...? Yoksa izi mi kalır ?