"Firmanın başka bir şehirdeki şubesine genel müdür olarak atanmakmı ?"
Babam bunu söylerken çok kararlı duruyordu. Ve onu seçmelerine bi hayli sevinmiş. Demekki gerçekten işinde çok başarılı ki böyle bir göreve babamı layık görüyorlar. Babama düşünmesi için 1 ay süre vermişler. Babamında ilk işi benimle paylaşmak oldu.
Şimdide başka şehir derdi çıktı başımıza, biz böyle iyi ve mutluyduk. Hem annemi burda nasıl bırakabilirdimki. Gidersek eğer eskisi kadar sık gelemezdim ziyaretine diye söylenip durdum içimden. Babama çok belli etmek istemedim. Çünkü bugüne kadar o hep benim kararlarıma saygı duymuştu, sanırım artık sıra bendeydi.Babamın vereceği kararı sabırsızlıkla bekliyor olacaktım...
Odama tekrar geri geçip Beyza'yı aradım. O ödevini bitirdiğini ve alabiliceğini söyledi. Ee haliyle sesimden de dertli olduğumu anlamadı değil. Sert bir tavırla "neyin var senin bakayım niye hiç bir derdini paylaşmıyorsun " dedi. "Yarın konuşsak olurmu" dedim ." Tamam canım" dedi.
Ertesi gün okula gitmek için sabah yedide hazırlanmaya başladım. Saçımı düzleştirdim ve evden çıkmadan önce kendime bugün çok enerjik olacağıma dair söz verdim. Böyle yapınca işe yarıyordu gerçekten. Sonra evin kapısını kapattım, merdivenlerden inerken aklıma kulaklığımı unuttuğum geldi geri döndüm. Tamda yolun yarısındaydım! Ama bir yandanda serviste kulaklıkla müzik dinlemeyi hiç bir şeye değişmezdim. Eve geri çıkıp kulaklığımı aldım. Ve koşar adımlarla merdivenleri üçer beşer atlayarak kapıya indim nefes nefese. Geç kalırsam eğer servisi kaçıracaktım ve kaçırırsam nerden baksan benim okula yürüyerek gitmem kırk dakikaydı. Allahtan geç kalmamıştım harıl harıl indim apartmanın önüne. Servisi bekliyordum. Tam köşeden gelen servisi gördüğüm sırada karşı apartmandan Buğra çıkmıştı dışarı.
"Hey selam Almila" dedi
"Selam" dedim servis yaklaştı kusura bakma servisim geldi sonra görüşürüz dedim ."Tamam görüşürüz" dedi.
Çok dikkat edemedim ama sanki üstünde bizim okulun formasına benzeyen bir forma vardı yada pantolan desem daha iyi olurdu. Nereye gidiyorduki acaba.
Serviste yerime oturdum. Oturduğum yerden Buğra'ya el salladım.
15 dakika içinde okula gelmiştik. Dersin başlamasına tam 20 dakika vardı.Neyseki Beyza'da okuldaydı. Her sınıfta ve her okulda olduğu gibi bizim okulda hatta sınıftada gruplaşma vardı malesef. Genelde ben,Beyza ve Mina takılırdık.Ama okuldaki gıcık tiplerinde hakkını vermek lazım, resmen insanlarla kavga etmek için yer arıyorlardı. Yok bana neden baktın, orası benim yerim vs.vs. Şu son senemide biran önce bitirip bu sorunlu tiplerden kurtulmak istiyordum. Zaten Mina ve Beyza ile okul bittikten sonra üniversite hayatındada ileriki yaşamdada birbirimizi unutmayıp görüşeceğimize söz vermiştik.
Beyza:
Nasılsın canım, dün telefonda sesin kötü geliyordu?
Ben:
Çok iyiyim canım benim, merak edip sorduğun için sağol. . Öyle küçük br şeydi geçti gitti dedim. (Babam karar verene kadar kızlara bahsetmicektim.)
Lise son sınıfta ilk dönemin başlarındaydık. Sınıfın geneli öss sınavına hazırlandığı için öğretmenlerimizde sağ olsunlar tölerans gösteriyorlardı. Ama ben öğretmenlerimin karşısında mahçup olmak yada gider ayak" bunu senden beklemezdim Almila" dediklerini duymak istemiyordum. O yüzden ders başlamadan Beyza ile sınıfa geçip oturduk. Ödevimi alıp yapmaya başladım. Benim sıramda öğretmenler masasının önünde üçüncü sıraydı ve cam kenarıydı. Ödevi gözümde çok büyütmüşüm sanırım 5 dakikada bitiriverdim.Beyza'ya teşekkür ederek kitabı geri verdim.
Kızlarla birbirimize o okuldaki yapmacık tipler gibi hiçbir zaman ay canım, bitanem, hayatımlı konuşmazdık. Biz kendimizi biliyorduk, birbirimizin her huyunu. Bir bakışımızla neye kırıp kırılmadığımızı anlatabililiyorduk birbirimize. Yani öyle süslü yapmacık laflara gerek yok.
Kitabı verdikten sonra camdan dışarı bakıyordum ve bakar bakmaz afallamam bir oldu. Camdan baktığımızda okulun kapısından gelip geçenin kim olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorduk. Okulun kapısından içeri giren kişi sanırım Buğra'ydı...
Şok olmuştum. İki günde bu kadar tesadüf gerçekten çok fazlaydı. Hemen aşağıya inerek Buğra'nın yanına gittim.
-Buğra yok artık, bundan sonra sendemi bizimle birliktesin?( Şaşkınlığımı daha fazla gizleyemezdim.)
-Evet sendemi bu lisedeydin tesadüfe bak dedi gülümseyerek.
-Hangi alandasın?
-Sayısal sen?
-Eşit ağırlık ama biraz daha konuşmaya devam edersek derse geç kalabiliriz
-Aa evet haklısın iki dakika kalmış
-Sayısal bölümü üçüncü katta ben ikinci kattayım. Neyse hadi görüşürüz dedim.
Alel acele merdivenlerden çıkarken Almila diye seslendi."Evet" dedim. Çıkışta beraber gidelimmi? dedi bende hiç düşünmeden olur diyiverdim. Zaten geç kalmıştım birde servisle gitmiyormuş gibi olur demiştim.
Sınıfa neredeyse öğretmenle aynı anda girdim.Ben sınıftayken toplasan üç beş kişi vardı sınıfta.Sınıfa geldiğimde ise herkes gelmişti.Öğretmen halimizi hatrımızı sorduktan sonra dersi anlatmaya başladı. Tabii bende kendimi derse veremedim, dalıp gitmiştim.
Çıkışta servisle eve gitmem gerekiyordu, dünde gidememiştim. Neyse bu seferlik böyle olsun. Belki Buğra'yla muhabbet etmek bana çok iyi gelebilirdi.
Ders zilinin çalmasıyla "ohh be dünya varmış" dediğimiz an gelmişti. Bizim kızlar yani Mina ve Beyza. Ben bizim kızlar diyorum sizde anlayın. Bizim kızlarla beraber kantine bir şeyler atıştırmaya inmiştik. Hiç birimizde kahvaltı etme huyu yoktu. Şu huyumuzdan vazgeçebilseydik iyiydi.
Kantine indiğimizde Buğra ve yeni sınıf arkadaşları kantindelerdi. İçimden öyle sınıf arkadaşların olacağına hiç olmasalarmış dedim. O gıcık yan gözle bakan sinir tipler çoktan Buğra bey ile kanka olmuşlardı. Beni görünce birbirimize göz kırparak selamlaştık. Bizim kızlar yemeklerimizi almıştı. O gün Mina ısmarlamıştı. Yemeğimizi yiyip sınıfa çıktık. Öğretmenin gelmesini beklerken nedenini bilmediğim bir asabiyet sarmıştı beni. Neye sinir oldumki ?
İkinci ders,üçüncü ders derken günün sonuna geldik ve o gün diğer teneffüslerde dışarı çıkmadık.
Bizim kızlarla vedalaştıktan sonra tek başıma indim aşağıya. Buğra benden önce davranmış beni kapıda bekliyordu bile. Günün nasıl geçti diye konuşmaya başlarken o gıcık tipler öyle itici bakıyorduki iyi şeyler olmayacaktı sanki hissediyordum.
Okuldan çıktık ve evimizin yolunu tutmaya başladık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ AŞK
RomanceBana "güven mi kaybetme korkusu mu" diye sorsalar; kaybetme korkusu derdim.Kaybetmekten korkan insan zaten o güveni karşı tarafa çoktan vermiştir... Geçer mi kalp acısı dedikleri...? Yoksa izi mi kalır ?