Episode 25 | Dad and Sad
Tiffany
Titrememe hakim olmaya çalışırken, bulutların arasında kaybolan büyük binaya baktım. Eğer biraz daha titremeye devam edersem büyük çaplı bir deprem yaratabilirdim.
Siyah saatimde yelkovanın on iki üzerine gelmesine yedi dakika olduğunu gördüğümde sakinleşmem için yeterli bir süre diye düşündüm.
Aldığım derin nefesi hızlıca verirken Lou'nun son anda bana verdiği küçük, ıvır zıvır dolu çantanın içinde telefonumu bulmaya çalıştım. En sonunda telefonumu bulabildiğimde 'Romeo' kişisinin üzerine gelip 'Ara' tuşuna bastım.
Zihnimde, Romeo-Juliet rollerimiz canlanırken, operatörün Zayn'in telefonunun kapalı olduğuna dair söylediklerini duyana kadar gülümsedim.
"Lanet olsun," diye mırıldanırken ne yapıyor olduğunu merak ediyordum. İki gündür ona ulaşılamıyordu ve eğer Evelyn gerçekten öleceğimi söylediyse, Zayn'in beni görünce vereceği tepki kalbimde delici bir his yaratıyordu.
"Neden söylemedin?" diye soracaktı, bunu zihnimde ses tonunu veya üzerine giydiklerini değiştirerek yaklaşık milyon kere hayal etmiştim.
Boğucu bir his beni daha da sararken dibe batmama rağmen hala çırpınıyordum.
Yanımdan geçen insanların yolun tam ortasında hareketsiz durmamı ayıplayan bakışlarına aldırmadan Harry'yi aradım.
İkinci çalışta beni yanıtlamasıyla en sonunda rahat bir nefes aldığımda "İyi misin?" diyen sesine sanki görecekmiş gibi başımı salladım.
"Yapamayacağım, Harry."
Telefonda bir sessizlik olduğunda adım seslerini ve sonra bir kapının kapanış sesini duydum. Rahat konuşabilmek için bulunduğu yerden ayrılmış olmalıydı. Eğer beni ikna edecekse çabuk olmalıydı çünkü sadece beş dakikası kalmıştı ve babamın aradan geçen onca yıla rağmen hala dakikliğe önem verdiğini düşünüyordum.
"Ne demek yapamayacaksın, sen delirdin mi?" diyen ses, beklediğim tepkiden biraz daha kabaydı.
Kaşlarımı çatarak cevap vereceğim sırada yaptığı şeyin farkına varmış olmalı ki hızlıca ekledi. "Bu şey senin için çok zor ama önemli, bunu biliyorum. Oraya git ve normal bir röportaj yap, duruma göre de konuşmak istediğin şeyi konuşursun ancak şimdi gitmelisin."
Kesik bir nefes verdiğimde sesinin yumuşadığını duydum.
"Sen güçlü bir kızsın Tiff, bunun da üstesinden geleceğine eminim."
Kendini kesiyor, yakıyor veya fizyolojini bozmak için gereksiz ilaçlar kullanıyorsun, birkaç gün önce kendini öldürmeye çalıştın ancak sen güçlü bir kızsın Tiff.
Gülümsemeye çalışarak "Teşekkür ederim, Harry. İyi ki varsın." diye mırıldandığımda boğazını temizleyişini duydum. Cevap verirkenki ses tonu, onu sırıtıyor gibi hayal etmeme neden olmuştu.
"Sen de iyi ki varsın Tiffany," iç çektiğini duydum. "Sen de iyi ki varsın."
Tam telefonu kapatacağım sırada kapatmamdan korkarmış gibi hızlıca ekledi. "Sadece eğer yapamazsan, normal davranmaya çalış ve yapamadığını hissettiğin sırada beni çaldır ve seni kurtarayım. İş için sana acil ihtiyaç olduğunu falan söylerim ne bileyim ertesi güne erteletebilirsin röportajını ve sana biraz cesaret veririz tamam mı?"
"Bu cidden şu an duymaya ihtiyacım olan bir şeydi işte, dediğin gibi yapacağım."
"Telefonum elimde olacak." diye güven verici bir sesle ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)
Fanfiction❝Senin aşkına sahip olmam, onu kaybetmem anlamına da geliyor. Ve ben, ne seni ne de senin aşkını kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.❞ * İşte olmuştu, onu kaybetmiştim ancak aşkı hala benimleydi. Sonsuza dek ve daima. * HİKAYE ŞU AN UNEDITED HA...