Episode 16| Dead Heart
Bana beni sevdiğini söyle
Eğer sevmiyorsan yalan söyle
Bana yalan söyle(Coldplay – True Love)
Tiffany
Gözlerimi kapattığımda oluşan karanlık, ürpermemi sağlıyordu. Kapının arkasından gelen adım sesleri veya zorlukla duyduğum uğultuları düşündüm. Kapının arkasındaki dünyayı düşündüm. Beni tanımayan insan topluluğunu. Her gün sokakta gördüğüm yüzleri bir daha göremeyecek olduğumun farkına varmak onları biraz daha özel kılıyordu. Varlığımdan haberi olmayan kişiler için yokluğum önemli olmayacaktı ancak aile dediğim insanlar için üzülüyordum.
Her şeyden önce, hiçbir hayalimi gerçekleştiremeden ölecek olduğum için üzülüyordum. Sylvia Plath'i anımsarken neler hissettiğini şimdi daha iyi anlıyordum. 'Asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. Kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. Bunları neden istiyorum? Hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini, tonlarını ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. Ve korkunç derecede sınırlıyım. Uğrunda yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm.' diyordu.
İç çekerek gözlerimi açtığımda kapının sesiyle irkildim.
"Tiffany."
"Hey!" dedim sesimin heyecanlı çıkmasını umarak.
Beyaz önlüğünü üzerinden çıkardığı için giydiği koyu gri dar kazağı, tüm hatlarını belli ediyordu. Topuz yaptığı parlak kahverengi saçları özgürlüklerini ilan etmiş gibi gri kazağının ardından sırtına dökülüyordu.
"Tam olarak konuşamamıştık ve şey, öğle molasına girdik ben de seninle takılmak istedim."
Gülümsemeye çalışarak "Ne güzel." diye mırıldandığımda gözleri boş odayı taradı. Yanımdaki koltuğa doğru ilerlerken tereddütlü sesinin "Onlar, neredeler?" diye sorduğunu işittim.
"Birkaç gündür ortalıkta olmadıkları için dışarı çıkıp hayranlarla fotoğraf çekilecekler. Zayn stüdyodadır şu an ve Harry'yi de başıma nöbetçi diktiler, kafeteryadaydı." diye güçlükle konuştuğumda başını anlamaya çalışır gibi salladı.
Neden sonra ritmik hareketleriyle sallanan bacakları durmuş, yüzündeki ifade donmuştu. Boş bakan gözlerini bana diktiğinde anlamış olduğunu biliyordum ancak emin olmak için yine de sordu.
"Onlara söylemedin mi?"
Yalnız kaldığım her an yaptığım şeyi yinelememek –ağlamamak- için dudağımı ısırarak "Söyleyemezdim, o kadar güçlü değildim." diye konuştum.
Gözlerimin dolduğunu görünce elini elimin üzerine koyarken çikolata kahvesi gözlerini üzerime dikerek "Sen gördüğüm en güçlü kızsın." Diye samimi bir ses tonuyla konuştu.
Odanın görüntüsü bulanıklaşırken, gözümü kırpmamla ılık damlalar yanağımdan kaymıştı ve böylece her şey tekrar netleşmişti. Gözyaşları birbiri ardına yanaklarımdan kayarken "Ben... Daha yeni her şey yoluna girmişti." diye fısıldadım.
İçimi dökmemi ister gibi bir şey söylemeden elimi hafifçe sıktı.
"İlk defa gerçek ailemin yerini alabilecek kişilerle tanışmıştım. Benim annem öldü, babamsa beni reddeti. Her şeyim dediğim adam beni aldattı. Beni seven herkesi kaybetmiştim ben." Burnumu çekerek devam ettim. "Onları kaybetmek istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)
Fiksi Penggemar❝Senin aşkına sahip olmam, onu kaybetmem anlamına da geliyor. Ve ben, ne seni ne de senin aşkını kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.❞ * İşte olmuştu, onu kaybetmiştim ancak aşkı hala benimleydi. Sonsuza dek ve daima. * HİKAYE ŞU AN UNEDITED HA...