Ölümsüzdür bir ağaç, kıyaslandığında benimle
Bir çiçek başı, uzun olmasa bile daha bir ürkütücüdür
Birinin ölümsüzlüğünü, diğerinin cesaretini isterim.
(Sylvia Plath- I Am Verticle)
Episode 23 | Weird
Tiffany
"Bunu yapmaya seni ne itti?"
Beyaz deri koltukta doğrulurken çıkardığım rahatsız edici sese şaşırarak koltuğa tekrar baktım. Uzun yıllardır burada duran ve artık rengi solmuş siyah mat koltukların yerini kendinizi buraya ait hissettirmeyen, oturduğunuzda kalkma isteğinin sizi ele geçirdiği koltuklar almıştı. Bu değişim, nedenini kendime açıklayamayacağım birçok sebepten dolayı beni rahatsız ediyordu. Ne zaman değiştirdiklerini bilemeyecek kadardır kliniğe gelmediğim için duyduğum suçluluğu bile baskılıyordu.
"Kendimden nefret ediyordum ve daha fazla devam etmek istemedim."
Sonunda boğazımı temizleyip bir cümle kurabildiğimde Doktor Humphries'ın daha önce hiç görmediğim siyah kapaklı bloknotuna bir şeyler karaladığını gördüm.
Kaşlarını hafifçe çatmıştı ve bu, alnındaki çizgilerin belirginleşip kırışmasına neden oluyordu. Yer yer beyaz olan saçlarının seyrekleştiğini, kafasını önüne eğdiği için daha net bir şekilde görebiliyordum. Giydiği açık mavi gömleğin fazladan iki düğmesini, daha rahat nefes almak için açmış olmalıydı.
Masasının üzerinde duran fotoğraf çerçevelerine bir yenisi daha eklenmişti.
En sonunda kağıda bir şeyler karalamayı bıraktığında koyu bir renge dönmüş gözlerini bana dikti. Göz temasından rahatsız olarak gözümü arkasındaki Latince yazılmış olan diplomalarda gezdirdiğimde siyah pilot kalemini, bloknotuna ritmik hareketlerle vurmaya başladı.
Tık. Tık. Tık.
"Peki düşündüğün gibi oldu mu?"
Bakışlarımı ona çevirdiğimde bu soruyu sorması beni nedense sinirlendirmişti. Böyle saçma bir soru sormasının mantığını bir türlü algılayamıyordum. Düşündüğüm gibi olmadığının hepimiz farkındaydık, hala yaşıyordum.
"Sence?" diye ellerimi sorar gibi iki yana açtığımda bakışları üzerimde gezindi.
Giydiğim siyah pantolonda, diz kapağımın üstünde katmanlı duran kumaş, sargıların izini belli ederken tekrar bir utanç dalgası vücuduma yayılmaya başlamıştı. Siyah pilot kaleminin siyah bloknotuna yaptığı nokta izlerine kaçamak bir bakış attım. Neden Amerikan filmlerindeki psikiyatr sahnelerini oynadığımızı bir türlü algılayamıyordum.
"Neden klişe doktor rolünü oynuyorsun ve benim de klişe bir hasta rolünü oynamamı bekliyorsun Stephen?" diye kendime engel olamayarak sorduğumda gergin gülüşünü duydum.
"Arkadaşınmışım gibi sana tavsiyeler verdim ve ne oldu Tiffany? Hiçbirine uymadın ve dibe saplanıyorsun." Sanki bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi cümlelerini ardı ardına sıralamaya başladığında gerçek, bir kağıt gibi beni kesiyordu. "Bir sorunun olduğunda beni her zaman arayabileceğini söylememe rağmen bana ulaşmak yerine gereksiz yere ilaç içiyorsun, kendine zarar veriyorsun seni hastane koridorlarında bekliyoruz. Sana nasıl yardım edebileceğimi bulmak için bin bir takla atıyorum ve gelmiş klişe doktor mu diyorsun?"
Derin bir nefes verdiğimde "Cidden dibe saplanıyorum." diye mırıldandım. Dediklerine kızamıyordum bile, çünkü her bir kelimesinde haklıydı.
Kalemin bloknota dokunuşlarındaki sertlik artarken "Tiffany," diye inleyen bir sesle konuştu. "Özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)
Fanfic❝Senin aşkına sahip olmam, onu kaybetmem anlamına da geliyor. Ve ben, ne seni ne de senin aşkını kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.❞ * İşte olmuştu, onu kaybetmiştim ancak aşkı hala benimleydi. Sonsuza dek ve daima. * HİKAYE ŞU AN UNEDITED HA...