Hikayenin üstüne not yazmam ancak söylemeden geçemeyeceğim, medyadaki şarkı da medyadaki oğlan da çok harika
Laughed to Life – 12. Bölüm | Güneş
Çok üzgünüm, aklım çok karışmıştı
Sadece söyle bana, zamanım doldu mu?
Kalbin kırılıyor mu?
Benim hakkımda ne hissediyorsun şu an?
Gitmene izin verdiğime inanamıyorum
Seni öpmem gerekirken.(One Direction – I Should've Kissed You)
Tiffany
"Saat sekiz buçukta geleceğim. Yanına tüm Xanax ilacı ve anti-depresan ilaçlarını da alırsan düzenlemek daha kolay olur. Geri kalan tüm bilgilerin bende var. Rahat bir şeyler giy, makyajsız ol ve yemek yeme. Hastane işleri bittikten sonra ben yemeğe çıkarmak istiyorum çünkü. ;) xx Mat"
Gelen mesajı belki de yüzüncü defa okuduğumda ayakkabılarımı giymiş, her şeyi tam yaptığıma emin olmaya çalışıyordum. Spor ayakkabılarımın bağcıklarıyla oynarken istemsizce mesaja tekrar güldüm. Doktor Stephen'ın, tüm ilaçlarıma el koymak ve yeni bir tedavinin ilk aşamasına başlamak için Matt'i kullandığına adım kadar emindim.
Bundan daha da komik olanı Matt'in beni yemeğe çıkarmak istemesiydi. Nezaketen olmasaydı kur yaptığını düşünebilirdim ancak bu da yine düşük bir ihtimal olurdu, çünkü şu anda ben bile kendimi görmemek için aynaya sırtım dönük oturuyordum. Kendinden nefret etmekten daha kötü olan tek şey, kendimi sevme düşüncesinden de nefret etmekti.
Sevilmeye bu kadar açken, kendimi benim bile sevmiyor oluşum çok ironikti. Bu bazen keşke bir annem olsaydı, düşüncesinin zihnime saplanmasına neden oluyordu. Her koşulda beni sevebilecek tek insan, ben küçükken kendisini asmıştı.
Gördüğüm kabusların beni uyutmamasından dolayı oluşan koyu renk göz halkalarım, hastalıklı solgun suratımda fazla belirgindi. İştahım olmadığı için vitaminsizlikten cansızlaşıp parlaklığını kaybeden saçlarımı parmaklarımın arasına alıp incelerken iç çektim. Zayn'in içten içe beni merak etmesini istiyordum ancak o sadece bir kez mesaj atmış ve verdiğim cevaba da geri dönmemişti. Bu davranışını her düşündüğümde kusmak istiyordum ancak midem, en son ne zaman yediğimi hatırlamadığım kadar uzun bir süreden beri boş olduğu için kusamıyordum.
Otuz dokuz kiloya düşmüştüm ve en son otuz dokuz kilo olduğum zaman herhalde on bir yaşındaydım. Danielle'ın benim için endişelendiğinin farkındaydım ancak bana acınmasından ne kadar nefret ettiğimi bildiği için üstüme gelmiyordu, ters tepki vermemden korkuyordu.
Saatin sekiz buçuğa gelmek üzere olduğunu görünce sessizce oturduğum yerden kalktım ve kapıyı açtım, benim için zor bir gün olacaktı. Matt içinse işkenceye döneceğine emindim.
*
Vincent
"Danielle," diye sıkıntıyla söylendim. "Tiffany'nin klinikte olduğuna emin misin?"
Yaklaşık yirmi dakikadır, ilk tanışma yerimiz olan üçlü koltukta oturup, Danielle'ın "Tiffany, kliniğe gitti." demesinden dolayı Tiffany'yi bekliyordum.
"Evet, Vincent. Tiffany kliniğe gitti. Tıpkı az önce de söylediğim gibi. Bir daha ararsan da aynı cevabı vereceğim, bunun farkındasındır umarım."
İçimi çekerek "Pekala, özür dilerim." diye mırıldandığımda kapatacakken Danielle'ın "Vincent," dediğini duydum. Devam etmesini beklediğim sırada "Onu gördüğün zaman normal tepkiler ver, bir şeyleri berbat etmek istemiyorsan." dedi ve suratıma kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Laughed to Life • Zayn Malik | (UNEDITED)
Fanfic❝Senin aşkına sahip olmam, onu kaybetmem anlamına da geliyor. Ve ben, ne seni ne de senin aşkını kaybetme düşüncesine katlanamıyorum.❞ * İşte olmuştu, onu kaybetmiştim ancak aşkı hala benimleydi. Sonsuza dek ve daima. * HİKAYE ŞU AN UNEDITED HA...